Alın Çakrası - Ajna

Alın Çakrası - Ajna

Altıncı Çakra yani Alın Çakranıza hoş geldiniz. Burası geleceği tasavvur etmenin ve kurgulamanın, sezgisel bilginin, bütünü görmenin, gerçeği fark etmenin, derinden kavramanın, kalıpları görmenin, görsellemenin, renklerin, rüyaların alanı. Kök Çakradan yukarı doğru çıktığımızda Çakra Sisteminde altıncı sıradadır. Bu yüzden Altıncı Çakra diye de bilinir. Sanskrit ismi Ajna Çakradır. Ajna, “algılamak” ve “komuta etmek” demektir. Alın Çakrasının fiziki bedenimizde iki kaşın ortasında olduğu kabul edilir. Gözleri, burnu, sinüsleri, beynin sol ve sağ loplarını, alın ve şakakları yönetir. Alın Çakrası, büyüme, prolaktin, tirotropin gibi birçok hormonun salgılanmasını, kan basıncının ve vücuttaki su dengesinin sağlanması yöneten ve vücudun orkestra şefi olarak kabul edilen hipofiz bezini de uyarır. Alın Çakrasının rengi çivit mavisidir. Gelişim çağı ergenlik dönemidir.

Köklerden Gökyüzüne Doğru

Çakra yolcuğuna çıkarken, daha rahat anlaşılsın diye, Çakra Sistemimizi bir bebeğin fiziksel ve psikolojik gelişimini örnek olarak aldık.
  • Çakra Sistemimize Kök Çakradaki hayatta kalma içgüdüsü ve temel ihtiyaçlarımızı karşılanması ile başlarız.
Deriz ki: Var olmaya, sahip olmaya hakkım var.
  • Sakral Çakrada duygularımız, arzularımız ve isteklerimizle tanışırız.
Deriz ki: Hissetmeye, zevk almaya hakkım var.
  • Karın Çakrasında irademiz, yapabilme gücümüz, eylemlilik halimiz bize kendini gösterir.
Deriz ki: Birey olmaya, harekete geçmeye hakkım var.
  • Kalp Çakrasında sevgiyle bağ kurmaya, sevgi ilişkilerini alma ve verme dengesi içinde yürütmeye adım atarız.
Deriz ki: Sevmeye ve sevilmeye hakkım var.
  • Boğaz Çakrası kendi gerçeğimizi ifade edebilme halimizdir.
Deriz ki: Kendi manifestomu dillendirmeye ve gerçeği duymaya hakkım var.
  • Alın Çakrasında ise deriz ki: Derinden görmeye, fark etmeye, hayal ederek yaratmaya hakkım var.
Okuma Önerileri: Kök Çakra Sakral Çakra Karın Çakrası Kalp Çakrası Boğaz Çakrası 

Organ Gözlerden Üçüncü Göze

Hayatı görerek algılarız, organ gözlerimiz, renkleri, desenleri, şekilleri önümüze yığar. Gün içinde bazı dış uyarıcılar dikkatimizi çeker ve onlara özellikle bakarız, inceleriz, hafızamıza belli kodlarla yerleştiririz. Ama binlerce şeyi de özel bir dikkat olmaksızın görürüz, üstlerine düşünmeyiz, gözlerimiz aracılığı ile beynimizde, hafızamızda yer ederler. Hafızamızda olduklarını bile bilmeyiz. Bir bebeğin görmeyle ilişkisi Alın Çakrasını anlayabilmek için ilham verici bir yolculuktur. Bizler görerek doğmayız. Ana rahminin loş ortamından hastanenin aydınlık ortamına geldiysek gözlerini hemen açmak bebek için rahatsız edici bir etkinlik olur. Bu yüzden insan doğasında en uygun doğum atmosferi az ışığın olduğu loş ortamlardır. Bebekler iki ya da üçüncü aylarında kendilerine yakından bakan birini seçebilirler. Onuncu aydan itibaren uzağı seçebilirler. On sekiz aydan itibaren baktıkları şeyin ayrıntılarını, özelliklerini seçebilirler. Üç yaşından itibaren görme yetileri bir yetişkinin görme yetisinin %80’ine ulaşmıştır. Üç yaş itibariyle elindeki nesneyi inceleyen bir çocuk gördüyseniz eğer nesneye ne kadar dikkatli baktığını fark etmişsinizdir. Elinde evirir, çevirir, kendine yakınlaştırır, kendinden uzaklaştırır, ağzına götürür, yere çarpar. İlgisinin odağındaki nesneye tüm yönleriyle hakim olmak ister. Küçük çocuklar organ gözlerinin onlara sunduğu imkandan sonuna kadar adeta doğal bir içgüdüyle yararlanırlar. Karşılarındaki kişi onlar için yeni, onlara daha önce hiç görmedikleri bir “görsellik” sunuyorsa, gözlerini ayırmadan onlara bakarlar. Bizler nesnel dünyamızı organ gözlerimizle baka baka oluştururuz. Gördüğümüz her nesne, her insan, her manzara, her şekil, her renk, bir sonraki için referans olur. Yaşam yolculuğumuzun ilk yıllarında gözlerimizin bize sundukları anlam dünyamızı da oluşturur. Gözlerimiz sakin, huzurlu, bizi kabul eden bir manzaraya tanıklık ettiyse anlam dünyamızın renkleri sakinlikten, huzurdan, kabul görmenin güveninden oluşur. Gözlerimizin tanıklığı kavga, şiddet, sertlik, boşluk üstüneyse anlam dünyamız da bu doğrultuda şekillenir. Organ gözlerimizin tanıklığı iç gözümüzün ruhunu oluşturur. Dışarda ne gördüysek, içerde bu gördüklerimiz temelinde kendimize ve hayata bakarız. İki organ gözümüzün ortasında ise Hint Felsefesindeki çakra anlayışına göre Üçüncü Gözümüz bulunur. Üçüncü Göz, Alın Çakrasının bir diğer ismidir. Üçüncü Gözümüz bizi dış dünyada gördüklerimizin esiri olmaktan korur. Derin bir iç görüye sahiptir. Organ gözlerimizin gördükleri, hele dikkatle, farkındalıkla bakmıyorsak çok manipülatif olabilir. Üçüncü Gözümüzün görevi gördüklerimizi doğru şekilde idrak etmektir. Dış dünyayı doğru bir şekilde kavrar ve idrar edersek, geleceği doğru bir biçimde sezebiliriz. Organ gözlerini eğitmeyi, doğru bakmayı öğrenmemiş biri sezgilerinde yanılmaya açıktır. Sherlock Holmes organ gözlerinin hükümdarıdır. Etrafına delice bakışlarla bakar, hiçbir ayrıntıyı kaçırmaz, kimsenin görmediklerini görme ustasıdır. Küçük ayrıntıları birleştirerek kimsenin farkına varamadığı büyük resmi fark eder. Sezgileri çok kuvvetlidir, sezgilerinde çok az yanılır. Hindu anlayışına göre Üçüncü Göz sezgiselliği, zihnin bilinçdışı alanını, bütünle bir olmayı ifade eder. Türkçede “Bakar kör olmak” diye bir kullanım vardır. Organ gözlerin sağlıklı olmasına rağmen dikkatsizlikten, özensizlikten hiçbir şey görmemek anlamına gelir. Gördüğün şeyi tüm yönleriyle kavradıktan sonra görünenin ötesine geçmek mümkün olabilir. Üçüncü gözün manifestosu ise, “Algılamaya, kavramaya, sezmeye hakkım var”dır. Sağlam bir algı, kavrama ve sezme yetisi için de hayatımızda meditasyona yer açmamız gereklidir.

Işık, Alın Çakrasının Elementi

Işık olmazsa göremeyiz. Işık olduğu halde gözlerimiz bozuksa ya da mesela kirli bir camdan dışarı bakıyorsak gördüklerimizde yanılırız. Güneş gözlüğümüzdeki filtreler de baktığımız şeyin gerçek renklerini değiştirir. Eğlence merkezlerindeki güldüren aynalar nesnelerin, insanların şekillerini deforme eder. Meditasyon pratiğinde yoğunlaşmamız, Üçüncü Gözümüzü keskinleştirir; adeta camımızı temizler, suni renk filtrelerini yok eder. Metaforik olarak konuşmamız gerekirse gözlerimizdeki bozukluğu giderir. Alt çakralarımızın dengesiz bir biçimde çalışması (yetersiz ya da aşırı çalışma) Üçüncü Gözümüzün gücünü etkiler. Meditasyon yaparken kendimizi, gündelik hayat koşturmasından ve dış uyarıcılara maruz kalmaktan çekip bir süreliğine düşüncelerimize, zihnimizde beliren imgelere, renklere, vs. pasif bir biçimde seyirci olmaya kendimizi bırakmak sezgilerimizi, kavrama halimizi, görünenin ötesini görme yetimizi bize kazandıracaktır.

Meditasyon çalışmalarınız için mala, mantra gibi araçların da desteğini alabilirsiniz. 

  

Hayallerini Yönetmek, Hayallerin Esiri Olmak, Hayalsiz Olmak

İlk üç çakra bedensel ihtiyaçlar ve meselelerle ilgilidir. Alın Çakrasında ise biz artık sezgisel bir yere doğru evriliyoruz. Somuttan soyuta doğru akıyoruz. Alın Çakrası hayaller, gelecek, sezgilerle geleceği kurmakla da ilgilidir. Dünyadaki mucitlere, ülkelerin kurucu liderlerine, kaşiflere, bilim insanlarına baktığınızda aslında yola ilk çıktıklarında ellerinde hayallerinin, bir tasavvurun olduğu görürüz. Hangi alana bakarsak bakalım, dünyada köklü değişiklik yapan pek çok kişinin ilk başlardaki yalnızlıkları karşımıza çıkar. Onlar size “mantıklı kişilerin” tüm uyarılarına rağmen çizdikleri gelecek vizyonu ile ilerlemekten çekinmezler.
  • Bu yepyeni bir ülke olabilir.
  • Yeni bir ürün olabilir.
  • Yeni bir keşif olabilir.
Kendi alanlarında önderlik yapan bu kişiler belki yola yalnız ya da çok az kişiyle çıkarlar ve kitleler tarafından ilk başlarda onaylanmazlar ama daha sonra kıymetleri anlaşılır. Bu kişilerin Üçüncü Gözü dünyayı aydınlatan görkemli bir avize gibi parlar. Bazı kişilerin ışığı ise kendi hayatlarını aydınlatır ki bu da çok çok kıymetlidir. Kendi hayatlarını hayal ederler, hayal güçleri çok güçlüdür, şimdiki varoluşlarından güç alarak geleceklerini tasavvur ederler, bir hayalden eyleme doğru yani Karın Çakralarına doğru bir yolculuğa başlarlar. Ve…. Ve bir süre sonra istedikleri hayatı ete kemiğe kavuştururlar. Alın Çakrası güçlü ve dengeli çalışan kişiler, olayları net gören, vizyoner, kavrayışları güçlü, hayal gücü kuvvetli, sezgisel insanlardır. Rüyalarını hatırlarlar. Rüyalarının onlara neler söylemek istediklerini bilirler. Bazı kişiler ise, sezgisel olduklarını sanmalarına rağmen aslında halüsinasyon içindedirler. Geleceğe yönelik sezgi dedikleri düşünceler hezeyan olmaktan öte değildir. Olayları olduğu gibi değil de, renkli merceklerle, kirli camlar arkasından adeta güldüren aynalar aracılığı ile görürler. Odaklanamazlar, birkaç adım geriye gidip geniş resmi göremezler, saplantılıdırlar. Hayallere sahip olmakla, hayallerin esiri olmaya doğru kaymadır Alın Çakrasının aşırı çalışması. Alın Çakrasının yetersiz çalışanlar ise, sıkı sıkıya bildikleri, gördükleri, dokunabildikleri şeylere bağlıdırlar.
  • Gözlerini kapatınca hiçbir şeyi görselleyemezler. Renklerle araları yoktur.
  • Etraflarında olup bitene karşı vurdumduymazdırlar.
  • Burunların önünde olanı fark edemezler, gerçeği inkar ederler.
  • Ayrıntıda kaybolup bütünü göremezler.
  • Kendi bedensel alanlarına hapsolmuşlardır.
  • Alın Çakrası bizi kendimizden özgürleştirip bütünün, insanlığın, evrenin bir parçası olma yolunda attığımız müthiş bir adımdır.
Kalıpların, katı, talepkar bedensel ihtiyaçların, kişisel egonun dışında başka bir dünya, başka bir varoluş mümkün dediğimiz özgürleştirici bir ışıktır. Alın Çakrasına İyi Gelecek Egzersizler
  • Art terapi çalışmaları
  • Meditasyon
  • Hafızayı güçlendirici çalışmalar
  • Sanatsal faaliyetler
  • Rüyaları yazma
 
Uygulama ve Dinleme Önerileri: Pocast&Video bölümümüzden ulaşabilir ya da buraya tıklayarak doğrudan erişim sağlayabilirsiniz.
  Alın Çakrasının: Rengi                           : Çivit mavisi Duyusu                        : Duyu ötesi algılama Gölgeli Hali                 : Yanlış görü İfadesi                         : Algılamaya, kavramaya hakkım var. Tohum Sesi                : OM  

Çağla Güngör

yogabiz.pro

Bloga dön