Bedeninle, Kendinle Bağ Kur

Bedeninle, Kendinle Bağ Kur

Bugünlerde sık duyuyoruz ‘bedeninle bağ kur, kendinle bağ kur’. Peki tam olarak ne demek bu? Bedenim ben değilim miyim? Kendim, zaten kendim değil miyim? Ben, benle nasıl bağ kurabilirim? Özel bir çaba mı harcamam gerek bunun için? Yaşıyorum, duygularım var, düşüncelerim var, kararlarım var, kişiliğim var, zaten doğal olarak bağ içinde değil miyim kendimle? Bir başkasıyla bağ kurmak gibi kendimle de mi kurmam gerekiyor? Bir insan kendinden habersiz olabilir mi?

Ne demek bedenle bağ kurmak?

Bedenimizle bağ kurmak demek, bedenimizde olup bitenleri, bedenimizin kendine has gündemini, keyif aldığı, acı çektiği, endişelendiği, korktuğu vb. duyguları onunla eş zamanlı yaşamak demek. Bedenimizin gündemi ile bizim gündelik hayatımızın gündemi bazen, hatta maalesef çoğu zaman, birbiriyle senkronize değil. Gündelik hayatta tamamlamamız gereken günlük liste ile bedenimizin o anki ihtiyaçları birbiriyle pek de örtüşmeyebiliyor. E evet, her zaman örtüşmeyebilir, hayat her daim bir gül bahçesi olacak değil elbette. Ama biz bu ‘örtüşmeme’ hallerini fark etmediğimizde bedenimizin yaşadıklarına tanıklık etmemiş oluyoruz. Mesela; İş için yurtdışı seyahatine gidiyorsunuz; herkesin hayalini süsleyen bir kente. Çevrenizdekiler çok şanslı olduğunuzu düşünüyor; cebinizden beş kuruş çıkmayacak, bundan iyisi ne olabilir? Siz de çok şanslı olduğunuzu düşünüyorsunuz, bunca yıl iyi bir lise, iyi bir üniversite, iyi bir işe girebilmek için çok çalıştınız ve işte artık tüm çabalarınızın meyvelerini alıyorsunuz. Bavulunuzu toplarken midenize bir ağrı giriyor, kollarınız bacaklarınız da sanki bir tutmuyor, önem vermiyorsunuz. Uçakta, otelde, toplantılarda midenizde devamlı bir ağrı var. Oteliniz çok güzel, kendi paranızla asla kalamazsınız, midenizde bir ağrı var, toplantı sırasında midenizde bir ağrı var, çetin bir toplantı oluyor ama istediğiniz her şeyi şirketiniz adına kabul ettiriyorsunuz, kendinizle gurur duyuyorsunuz, toplantı sonrasında şirket hesabından kentin en ünlü ve pahalı restoranında yemek yiyorsunuz ve kutlama yapıyorsunuz, elleriniz, kollarınız uyuşmuş, üstünde durmuyorsunuz, tüm dikkatiniz alacağınız ‘aferin’de. Otele döndüğünüzde şampanyadan başınız hafif dönüyor, çok rahat yatağınızda yatarken kalbiniz küt küt atıyor, bedeniniz gergin, mideniz ağrıyor, siz ise kariyerinizdeki bir sonraki adımı düşünüyorsunuz.

İşte bir insanın içinde birbirinden apayrı gündemi olan iki sistem; beden ve zihin…

Zihnen ve bedenen farklı hisler içinde olduğunuz benzer durumlar yaşadınız mı siz de? Zihinsel olarak (düşünce bazında) çok iyi hissettiğiniz ama bedeninizin farklı tepkiler verdiği? Bundan 10 sene önce işten atıldım, o maaşa ihtiyacım olduğu için çalışmanın benim için eziyet olduğu o yerden istifa etmeyi hayal bile edemiyordum ama Allah razı olsun ki onlar beni işten çıkardı. Bu bana söylendiğinde çok bozulmuş, sonraki günler için korkmuş, haksızlığa uğramış hissetmiştim. Bir günde eski patronum haline gelen kişiyle, tüm gece hayalimde kavga ede ede, uykuya dalmış, sabah berbat uyanmayı beklerken kuş gibi hafif kalkmıştım. Zihnimden hala olumsuz, bir karın, gevşemiş omuzlar ve çene, yumuşak el parmakları, rahat bir nefes. Hayatımın aydınlanmasını yaşamıştım; zihnim önüme parasız ve işsiz kalmaya dair birbirinden berbat bir sürü senaryo dökmeye çalışmasına rağmen, bedenim ayrılmaya cesaret edemediğim işime bir kez daha gitmeyeceğim için zevkten dört köşe, bu senaryoların etkisine girmiyordu. Zihnimin önüme koyduğu karanlık gelecek projeksiyonlarına rağmen bedenen bu kadar rahatlamış hissettiğimi gördüğümde ‘vay be’ demiştim, ‘ölüyormuşum ben, haberim yokmuş’. Alın size aynı kişi içinde, zihnin ve bedenin iki ayrı gündemi vakası daha. İşte kendimizle bağ kurmak demek; zihnimizde, bedenimizde hissettiklerimizi abartmadan, bastırmadan, bunların üzerini başka şeylerin kapatmasına izin vermeden duymak, hissetmek, fark etmek. Eğer pek havalı, konforlu, herkesi imrendiren iş gezinizde bedenen gergin ve zayıf hissediyorsanız, ‘yahu insanlar işsiz gezerken ben dolce vita hayatı yaşıyorum’ demeden bedeninizdeki işaretleri ciddiye almak gerekiyor.

Bedenimizin hayatı algılayışı ile zihnimizin algılayışı birbirinden farklı

Zihin, zaman zaman, toplumsal normlar, ‘meli/malı’ kalıpları ile stratejik hareket ederken, bedenimizin tepkileri daha içten, daha net, daha gerçek ‘doğa’mıza özgü.
  • Beden, bir olay karşısında stratejik davranamaz, istese de elinden gelmez.
  • Beden, naz yapamaz, geleceği planlayamaz, akıllıca adımlar atamaz, o anda, o olay karşısında gerçekten ne hissediyorsa ‘o’dur.
  • Zihin ise rasyonel akla sahiptir, stratejiktir, planlamacıdır, dişini sıkar, acıya katlanabilir, bir amaç uğruna her şeyi görmezlikten gelebilir, daha neler neler.
Eğer bedenimizle zihnimiz arasında eş zamanlılık varsa, bizden iyisi yok. Ama burada bir ayrılık varsa, şuna bir bakın; sizin dikkatiniz nerde? Bedeninizde mi, zihninizde mi? Meditasyon yapmak ‘bu bakış’ için en pratik araçlardan biri. Dikkatinizi bedeninizde, uzuvlarınızda, organlarınızda gezdirmek, buradaki hislerinizi, halleri yargılamadan fark etmek. Ve fark ettiğimiz durumlar üzerine hikayeler uydurmamak… Yani; “Çok çalışıyorum, ne kadar yorgunum, bari hak ettiğim parayı alabilsem, ne olacak bu kadar çok çalışmanın sonu…” demeden, sadece yorgunluğu fark edebilmek. Zihin başka bir yere kayarsa dikkati tekrar bedene getirmek bu oyunun ana kuralı.

Nasıl mı? İşte size ‘beden tarama’ meditasyonu;

Beden tarama meditasyonunu belli bir süre yaptığımızda bu tarama hali gündelik hayatta kendiliğinden yaptığımız bir şey haline dönüşüyor. Örneğin sandalyede iki büklüm, bilgisayar başında çalışırken aklınıza geldiğinde yaptığınızda omuzlarınızı, ellerinizi, çenenizi rahatlatmak için kendinize bir fırsat vermiş olacaksınız. Bir mekâna, bir topluluğa girdiğinizde, bir işe başlarken vs. bedenimizdeki hisleri fark etmek, onları duymak bile sinir sistemimiz üstünde yatıştırıcı bir etki sağlıyor. Heyecandan ya da korkudan ağlayan çocuğuna içtenlikle sarılan bir anne/baba çocuğun üstünde nasıl bir etki bırakıyorsa, heyecanla atan bir kalbi, stresten kramp giren bir mideyi, sinirden kasılmış omuzları da fark etmek kendi sistemimiz için aynı etkiyi yaratıyor.

Banntan Canlı - Ev, Hayat, Ruh Halleri · Beden Tarama Meditasyonu

İşte size küçük bir pratik daha;

Sabah gözlerinizi açtınız, ne kadar süre yatakta kalıyorsunuz? Hemen yataktan kalkıyor musunuz? Kalkar kalkmaz bir eylemde mi bulunuyorsunuz? Örneğin, tuvalete gitmek, yüzünüzü yıkamak, telefona bakmak, vs. Kendiliğinden mi uyanıyorsunuz, alarm ile mi? İki uyanış biçimi arasında bedeninizde bir farklılık oluyor mu? Peki uyandığınızda ayaklarınız, bacaklarınız, elleriniz, kollarınız, omuzlarınız, karnınız, çeneniz, iki kaşınızın ortasındaki hisler nasıl? İçimizden bazılarımız şöyle diyebilir, ‘Ben sabah uyandığımda çok enerjik olurum’, bazılarımız ise ‘Çok yorgun uyanıyorum’… Bu enerji, yorgunluk ya da farklı haller bedenimizde nerelerde kendini gösteriyor? Bedenin her yerinde mi yoksa belli bölgelerde mi? Peki sabah uyandığınızda, henüz başlamış günün, önceden planlanmış günlük akışın bir yansımasını, bedeninizde taşıyor musunuz? Örneğin sert geçeceğini tahmin ettiğiniz bir toplantının ya da uzun süredir görmediğiniz, çok sevdiğiniz bir arkadaş buluşmasının? Karnınızda, boğazınızda, omuzlarınızda, kalp bölgenizde? Benim en sevdiğim oyunlardan biri, zihnimden geçen bir düşüncenin bedenimde nasıl etkiler bıraktığını gözlemlemek. Mesela Instagram’ı açtım ve birini çok kıskandım diyelim:) O anda bedenimde nerde hissediyorum bu kıskançlığı? Nasıl bir devinimle geliyor bu duygu bana? Ya da çok güzel bir haber aldım, nasıl hissediyorum? Oyunu tersine çevirelim, bedenen rahat ve güçlü hissettiğimde (Genelde bir yoga dersinden çıkmış ya da uzun tempolu bir yürüyüşü bitirmiş oluyorum) zihnimden neler geçiyor? Neler düşünüyorum? Her yerde oynayabileceğimiz oyunlar bunlar. İşin güzeli bu oyunlara meditasyon deniyor. Uzmanlar diyor ki, gündelik hayatta başımıza ne geliyorsa, iyi, kötü, endişe veya güven verici, bedenimiz de bu olaylardan etkileniyor. Bedenimiz zinde, esnek, güçlü olduğunda da gündelik hayattaki olası çalkantılı durumlarda daha sağlam ve dayanıklı olabiliyoruz. Elbette bu araştırmaları paranoyakça, devamlı ‘Bedenimde ne oluyor, parmaklarım mı gergin? Boğazım mı yanıyor?’ gibi bir tavırla değil, yumuşak bir içe bakış şeklinde yapıyoruz. İyi olmak, huzurlu olmak, sağlıklı olmak pek çok şarta bağlı elbette. Bedenimiz ve zihnimiz arasındaki ilişkiyi gözlemlemek, zihinsel ve bedensel hallerimizi kabul etmek ve o hallerimizle şefkatli, sabırlı ve anlayışlı bir şekilde kalabilmek işte bunlar hep meditasyon…

Çağla Güngör YogaBiz.Pro

Bloga dön