Beyaz Yakalılar Yoga ve Meditasyon Yaparsa

Beyaz Yakalılar Yoga ve Meditasyon Yaparsa

Bir beyaz yakalının günlük akışını, beden ritmini, zihin ritmini hatta nefes ritmini iyi bilirim. Evet ben de bir zamanlar bir beyaz yakalıydım. Bu şekilde çalışmayı bıraktıktan sonra da çok uzun süre beyaz yakalılar ile çalışmaya devam ettim… Ardından yoga ve meditasyon öğretmeye başlamak hiç de yabancısı olmadığım bu kesimden pek çok kişiyi öğrencilerim haline getirdi. “İyi ki ben de plaza çalışanı olmuşum” dediğimi çok iyi hatırlıyorum. Bizim meslekte empati ve dozunda şefkat çok önemlidir. Rekabetin, hem de kendinle bile rekabetin yoğun olduğu, kendinizi güvensiz bir ortamda hissettiğiniz, sinir sisteminizin güvenli ortam için çoğunlukla regülasyona ihtiyaç duyduğu bir çalışma düzeni vardır dünyada. Üstelik beden olarak da hareketsiz, uzun saatler oturmayı gerektirir. Bu nedenle bir ofis çalışanına “Bedeninle bağ kur, nefesine odaklan” derken ne ile muhatap olduğunuzu bilmek/hissetmek değerlidir, gereklidir. “Bu yazıda işini sevmeden yapanlar mutsuz, yogayla bu mutluluğu yakalamak mümkün” demiyorum. Mesele işini sevmek ya da sevmemek olayı değil. Dünyadaki tüm beyaz yakalı çalışanlar için geçerli olan çalışma sisteminin ortak özellikleri… Bu özellikler bazı insani özelliklerimizi zorluyor. Evden de çalışsak kafeden de çalışsak, ofiste de işler yürüse, severek de sevmeyerek de çalışsak sisteme bağlı bir şekilde çalışıyoruz ve bu bizim bedenimize, nefesimize, zihnimize elbette etki ediyor. Bu nedenle bedenimizi, nefesimizi ve zihnimizi sağlıklı tutmak çok önem kazanıyor. Benim formülüm yoga ve meditasyon. Hem kendi üzerimde uyguladığım için hem de pek çok çalışana yoga, nefes, meditasyon dersleri verdiğim için ne kadar yararlı olduğunu bire bir gözlemleyebiliyorum ve gönül rahatlığıyla bir profesyonel olarak da öğrenci olarak da öneriyorum.

Bir beyaz yakalının bedeni

İş çıkışı kendini koşa koşa yoga stüdyosuna atan beyaz yakalıların yanı sıra ofiste yoga yapan beyaz yakalılarla da çok çalışma fırsatım oldu. Bu aralar ise malumunuz; her şey online… Ofis çalışanları için yoga derslerini hazırlarken terapötik ve rahatlatıcı çalışmalara ağırlık verirdim. Bilirim ki bir ofis çalışanının boynu ağrır, omuzları katıdır, uzun saatler oturduğu için beli ağrır, kalçaları hareket kabiliyetini yitirir. Elbette herkesin anatomik özellikleri ve doğuştan getirdikleri var ama tek tip çalışma biçiminin getirdiği fiziksel şikayetlerin ortak yönleri göz ardı edilemez.

Bir beyaz yakalı olarak yoga yaparsanız bedeninizde bunun etkilerini şöyle hissedebilirsiniz:

  • Boyun ve bel ağrılarınız hafifler. Yoga, eklemlere nefes aldırır. Boyun ve belin dışında el bilekleri, ayak bilekleri, dizler, dirsekler, parmaklar bile rahat eder. Bütün gün kasılmış bir şekilde parmaklarımızı klavyelerde, ekranlarda gezdiriyoruz… Yoga tüm eklemleri rahatlatır, hatta Eklem Yogası bunun için bire birdir.
  • Bu sıralar üzerine daha da düştüğümüz güçlü bağışıklık sistemi elbette sadece beyaz yakalılara değil, hepimize lazım. Diğer yandan ekran karşısında radyasyona maruz kalarak çalışmak, stres, kaygı gibi durumlar bağışıklık sistemimizi zayıflatır. Bu nedenle sevgili beyaz yakalılar, bağışıklık sisteminizi Çinko, C Vitamini vb. takviyelerin yanı sıra yoga ve nefesle desteklemelisiniz. Bedeni sistematik olarak oksijenlendirmeli, ter atmalı, toksinlerden arınmalısınız. İşte bu, bağışıklık sisteminizi güçlendirmenizi sağlar. Güçlü bağışıklık sistemi güçlü bir beden sistemi demektir. Önce sağlık…
  • İyi haber mi kötü haber mi siz karar verin; yoga yaptıkça bedeninizin bilgisayar başında daha rahat kalabildiğini fark edersiniz. Siz yine de 1 saat çalışın, 5 dakika ofis içinde ya da artık evde çalışıyorsanız minik minik sandalyenizde esneme hareketleri yapmayı ihmal etmeyin. Zihnin dağılmasının nedenlerinden biri de bedensel rahatsızlıktır. Yani odaklanmış ve verimli bir çalışma, rahatsız bir beden ile mümkün değildir. Yoga, bedeni esnetir, güçlendirir ve sağlıklı bir duruş kazandırır.
  • Yoga ile güçlenen, esneyen bir beyaz yakalı bedeni artık şu cümleleri kurmaz: “Sürekli uyumak istiyorum, kendimi çok halsiz hissediyorum, öğle yemeğinden sonra ağırlık çöküyor…” Yoga size doğru beslenme konusunda da ışık tutacaktır. Toksik dediğimiz şekerli, kızarmış yiyeceklerin hayatınızdan çıkmaya başladığını, daha enerjik olduğunuzu hissedeceksiniz. Beslenmenin yanı sıra esneyen, güçlenen bedeninizin artık her bir hücresine nefes rahatlıkla ulaşır hale gelir. İşte bu da size enerji verir. Oksijensiz bir odada bir süre kalsak nasıl enerjimiz düşer ve uykumuz gelirse, işte oksijensiz bir beden de havasız bir oda gibidir.
  • “Yoga kilo verdirir mi?” en sık duyduğum sorulardan biri… Evet ama şöyle; beslenmeniz düzene girerse, bedeninizi toksik yiyeceklere maruz bırakmazsanız, yağa dönüşen şekerleri, hamurları yemez de tabağınızı taze yiyecek ve tahıllarla doldurursanız, düzenli yogayı da hayatınıza dahil ettiğinizde evet kilo verirsiniz. Ama daha önemlisi bu şekilde yaşadıkça ideal kilonuzu korursunuz.
Okuma Önerisi: Yoganın 10 Faydası, Yoganın 5 Faydası
İnceleme Önerisi:

Bir beyaz yakalının nefesi

Bir beyaz yakalının nefesi genellikle göğüs bölgesinde kalır. Çoğunlukla nefesler tutulmuş bir şekilde çalışılır, “Ay yine nefesimi tutmuşum” diye bir toparlanılır, derin bir nefes alınır, ağızdan belki yarım yamalak verilir, sonra yine o kıt nefeslere dönülür, derken telefon çalar, mail gelir… Masa başında çalışmak yoğun bir efor gerektirir. Zihin son derece meşgulken beden de yorulur, nefes genellikle doğru alınıp verilemediği için daha da yoruluruz.
Uygulama Önerisi: Canlanmak, toksinlerden arınmak ve bayat nefesi atmak için: Arınma Nefesi videomuzu izleyip uygulama yapabilirsiniz. 
Günde 21.600 kez nefes alıp verdiğimiz ölçülmüş. Nefes bizim fark etmeden ve fark ederek yapabildiğimiz bir eylem. Elbette binlerce nefesi bilinçli ve kontrollü alamayız ama farkında olmadan alıp verdiğimiz nefesin kalitesini artırabiliriz. Ayrıca kontrollü nefes çalışmaları sayesinde anatomik yapımız gereği daima akciğerlerimizde kalan ve zamanla bayatlayan havayı da tazeleme gerekir. Bayat hava gitsin ki taze hava kendine yer bulsun. Nefes hem zihni hem de bedeni canlandırır. Beden ile zihin arasında köprüdür.

Bir beyaz yakalının zihni

Çok zor bir yöneticiyle çalışmıştım. Bir gün yayın koordinatörlerini acilen odasına çağırdı ve masaya vurarak etrafına bağırmaya başladı. Konu hakkında en ufak bir fikrim yoktu ama bu, günün birinde benimle ilgili bir başka sinir krizi vakası olmayacağını garanti edemezdi. Zeki, entelektüel, başarılı bir yönetici olmasına rağmen o anda yaşadığı krizi berbat yönetiyordu. Üstelik birkaç kişiyle sınırlı olan ve sonradan öğrendiğime göre hiç de dramatik bir sorun olmayan meseleyle tüm yöneticilerini tedirgin ediyordu. “Ne güvensiz ve huzursuz bir ortam.” diye düşünüp odada göz gezdirdim. Uzun yıllardır orada çalışanlar yüzleri solgun, yerde bir noktaya donuk bir şekilde bakıyordu. Resmen kendilerini dondurmuşlardı. Ekibe yeni katılan bizler, bir hevesle yaptığımız makyajımızla, daha özenli giyimlerimizle tükürüklerini saçarak bağıran kadına dehşetle bakıyorduk. Birbirimize de bakıyorduk ve donmamıştık. “Savaş ya da kaç” modundaydık. Eski çalışanların “dinlen-sindir” modunda olmadığı kesindi ama savaş-kaç durumundan da oldukça uzaktırlar. Onlar kendilerini korumak için tıpkı bir aslanla karşılaşan ceylanın kendini korumak için içgüdüsel olarak donup ölü taklidi yapması gibi takılmaya başlamışlardı. Ama bence içeride fırtınalar kopuyordu. Sinir sistemi için ne tekinsiz bir ortamdı… Etrafı incelerken kadından gelen şu sözlerle irkildim: “Aynı anda gerekirse sekiz şey yapacaksınız. Ben evimde bile bir odadan diğerine giderken planlama yapıyorum, odaya yürürken bile orada başka neler yapabilirim diye düşünüyorum” gibi şeyler söylüyordu. “Bulunduğu andan ne kadar da kopuk” diye düşünmüştüm. Hadi kendini harcadın, bir de bunu öneriyorsun… İşte beyaz yakalının zihni deyince benim aklıma bu geliyor. Burada iki şey öne çıkıyor:
  1. Huzursuz, tekinsiz, rekabetçi ortamlardan sinir sisteminin dolayısıyla zihnin nasıl etkilendiği.
  2. “Multitasking” saçmalığı. Çoklu görev diye çevirebiliriz herhalde.
Sinir sisteminizi regüle etmek ve onu sağlam tutmak için mindfulness temelli meditasyon çalışmaları son derece etkilidir. Harvard Üniversitesi’nin bu alanda çalışmaları bulunuyor. Araştırmalardan birinde, bir ay boyunca her gün yarım saat mindfulness temelli meditasyon yapmanın sinir sistemini regüle ettiği sonucuna ulaşılmış. Başka bir araştırmaya göre ABD’deki her 7 beyaz yakalıdan 1’i mindfulness temelli çalışmaları hayatına entegre etmiş durumda.  
Okuma Önerileri Mindfulness 101, birinci bölüm Mindfulness 101, ikinci bölüm
 
Uygulama Önerileri: Nefes Farkındalığı Meditasyonu Beden Farkındalığı Meditasyonu Farkındalık Çarkı Meditasyonu 
Diğer taraftan “Multitasking” tuzağına düşmemek gerekiyor. Bir işi yaparken aynı anda birkaç şey düşünmek, planlamak, araya iş almak veriminizi düşüreceği gibi zihniniz için de çok yorucudur. Evet zaman zaman araya işler, toplantılar giriyor ama bunu minimuma indirmekten söz ediyorum. Yoksa işte acil olmayan bir şey mi var? Siz de görevlerinizi yerine getirdiğiniz sürece kendi alanınızı, sınırlarınızı çizebilirsiniz. Devamlı bir işten diğerine sıçrayarak gün geçirmek ve bir işle meşgulken başka işleri, günlük hayatınızı planlamak, bölünmeden çalışabileceğiniz zamanlarda bile kendi kendinizi bölmek sonucunu doğurur. Yani iş trafiği açısından bölünmeden çalışmanızın mümkün olduğu şanslı durumlarda bile elimize telefonu alıp sosyal medyaya dalarız, kalkıp bir kahve alırız vs. Mindfulness temelli meditasyon çalışmalarını düzenli uygulandıkça odaklanmanızın, konsantrasyonunuzun arttığını, bölünmeden daha verimli ve hızlı çalışıp iş listeleri altında ezilmek yerine kontrollü bir şekilde çalıştığınızı deneyimlersiniz. Burada kritik olan ayrım şudur ki önerdiğim tüm bu öğretiler, uygulamalar, insanlık için var… İşten daha çok verim almak, çalışanları daha çok çalıştırabilmek değil amaç. Amaç, hayatın her alanında evde, işte, sosyal yaşamda rahat edebilmek, iyi hissetmek…  

Nilüfer Eyiişleyen

yogabiz.pro

Bloga dön