İyi Bir Dinleyici Olmanın Beş Yolu

İyi Bir Dinleyici Olmanın Beş Yolu

Aramızda yabancı yok, hepimizin başına gelmiştir; karşımızdaki sussa da biz konuşmaya başlasak diye sabırsızlanmak… Ya da karşımızdaki konuşurken onu dinlemek yerine “sıramız” geldiğinde ne söyleyeceğimizi düşünmek…. İnsanı en zor durumda bırakanı da tabii ki, biri bize bir şeyler anlatırken dalıp gitmek… Ve karşımızdakinin anlatacakları bittiğinde, artık cevap vermemiz gerektiğinde, öylece kalakalmak… Ne anlatıldığından haberimiz bile yok, o kadar dalmış, gitmişiz… Masanın diğer tarafında da oturmuşluğumuz olmuştur. Yani anlattıklarımızın karşımızdaki tarafından dinlenmediği hissettiğimiz, sözümüzün sık sık kesildiği, karşımızdakinin dalıp gittiğini fark ettiğimiz anlar, hani lafların ağzımıza dizildiği... İnsan böyle anlarda genelde ya alınıp susuyor ya çok sıkıcı olduğunu düşünüp, daha ilginç şeyler anlatmaya çalışıyor ya da eğer karşısındakinin kendine dönük biri olduğunu biliyorsa konuyu ona getirip, ilgisini çekmeye çalışıyor. Nerden baksanız tatsız durumlar… Bazı insanlar ise adeta karşısındakini dinleme ustasıdır; anlatılanlar karşısında dikkat kesilir, konuşanın lafını hiç kesmez, doğru yerde doğru sorular sorar, kendisine anlatılanları içtenlikle anlamaya çalışır. Böyle kişilerle sohbet etmek çok zevklidir. Neden biliyor musunuz?
Çünkü onlar dinlemekten zevk alırlar.
Karışındakini dinlemekten zevk almıyorsak ne kadar ilgili görünmeye çalışırsak çalışalım, kendimizi eninde sonunda ele veririz; ses tonumuz, ifadelerimiz, cevaplarımızın içeriği sohbete içtenlikle dahil olmadığımızı belli eder. Hepimizin bildiği bir gerçek: Sağlıklı sosyal ilişkiler kurabilmek için insan ilişkilerinde iyi olmak önemli. Burada “iyi” olmaktan kast ettiğimiz şey, işimize yarayacak bağlantılar kurabilmek için etrafımızdaki herkesle ilişkilerimizi stratejik olarak “iyi” götürmeye çalışmak değil. Elbette böyle bir network çabamızın olması gayet normal ama bizim asıl kast ettiğimiz daha basit, daha yalın bir şey aslında. Çevremizdekilerle içten ilişkiler kurabilmek. Çevremizle, arkadaşlarımızla, dostlarımızla içten ilişkiler kurabilmek için de her şeyden önce onları “duyabilmemiz” gerekli. Karşımızdakinin anlattıklarını layığı ile duyabilmek galiba bir insana verebileceğimiz en önemli armağan. Duyulmadığını, anlaşılmadığını, kendini ifade edemediğini hissetmek hepimizde hayal kırıklığı, üzüntü hatta öfke gibi duygular uyandırır. Sesimizin, derdimizin, sevincimizin karşımızdakine geçtiğini görmek, hissetmek kadar kendimizi önemsenmiş hissettiren başka bir şey yoktur. Bu dünyada ise aslında hepimizin derdi önemsenmek, anlaşılmak, değer verilmek.
İnceleme Önerisi: Yoga pratiğinizin en büyük destekçisi
İşte iyi bir dinleyici olmak da, dinlediğimiz kişi için böyle değerli bir kapı açıyor. “Peki nasıl daha iyi bir dinleyici olurum?”, diyorsanız, bazı önerilerimiz var.
  1. Zaman zaman sohbetin baş rolünü karşındakine ver

Sohbet etmek satranç oynamak gibidir, biri bir şey söyler, diğeri onun üstüne başka bir şey söyler, klasik deyişle laf lafı açar… Ama bazen de birini, sözlerini hiç kesmeden dinlemek ve “sohbetin” baş rolünü karşımızdakine vermek önemlidir. “Ama”, “Bence”, “Ben böyle düşünüyorum” vs. demeden karşındakini dinleyebilmek, kendi kriterlerini, yaşam standartlarını ve beklentilerini araya sıkıştırmadan, “sahnede” onun parlamasına izin vermek galiba iyi bir dinleyici olmanın ana kurallarından. Karşımızdaki başından geçen bir olayı ve hissettiklerini anlattığında anında kendi benzer deneyimlerimizi paylaşmak elbette konuyu zenginleştirebilir ama lafı bir biçimde kendimize getirmek de olabilir. Ayrıca deneyimler ne kadar benzer olursa olsun, aslında karşımızdaki farklı biri, biz farklı biriyiz.  Bu yüzden onun söylemek istediği şeyleri lafı ağzına tıkılmadan söyleyebilmesine olanak vermek önemli. Her insan zaman zaman bir sohbetin  “tek” ilgi odağı olmayı hak eder. İyi bir dinleyici ise, bu hakkı layığı ile karşısındakine teslim edebilen kişidir.
İnceleme Önerisi: Çakra Kristalli Cam Şişe
  1. Yargılamadan dinle

Hepimizin hemen hemen her konuda bir fikri var; neyin nasıl yapılması gerektiğini çok iyi biliyoruz. Özellikle başkalarını dinlerken ve akıl verirken. İşte “yargılamak” dediğimiz şey de böyle bir şey. Türk Dil Kurumuna göre yargılamak demek, “Herhangi bir kimse, şey, konu vs. ile ilgili belli kalıplarla görüş belirtmek”, demek. “E, bundan doğal ne olabilir?” diyebilirsiniz. Elbette olaylar karşısında bir fikrimizin, söyleyecek lafımızın olması kadar normal bir şey olamaz. Ama işte karşımızdaki bizden farklı biri; bizim fikirlerimiz, yargılarımız, değerlerimiz, deneyimlerimiz onunkilerden tamamen farklı olabilir. Karşımızdaki dinlerken kendi öznel tecrübelerimizden oluşan yargılarımız adeta üçüncü bir kişi gibi sohbet ettiğimiz kişi ile aramızda duruyorsa karşımızdakini duymamız zor olacaktır. Birini hemen etiketlemek, onun söylediklerini “kafamızdan” tamamlamak, o kişiye kendi yargı gözlüğümüzden baktığımızı gösterir. Karşımızdakini hemencecik yargılamamak, onu kendi bütünlüğü içinde görebilmemiz için atacağımız önemli bir adımdır aslında. Ve birini içinizden bile olsa yargıladığınızda inanın karşınızdaki bunu bir şekilde anlar. Sonuç olarak yargılanmaktan kim hoşlanır ki? Konumuza dönmek gerekirse eğer birini dinlerken kendimizi “Ay ben olsam, böyle bir şeyi asla kabul etmezdim, bu çok yanlış bir şey” gibi şeyler söylerken yakalıyorsak, fark edelim ki, biz o kişi değiliz.
İnceleme Önerisi: Mini Zen Bahçesi, meditatif alana hoş geldiniz
  1. Kendi hikayenden, kendinden uzaklaşmayı bil

Bazı kişiler konuşulan konu ne olursa olsun allem ederler, kallem ederler konuyu kendilerine getirirler. Birini dinlerken karşında senden bambaşka biri olduğu gerçeğini bilmek önemlidir. Ve aslında biz kendi hikayemize, anlattıklarımıza nasıl değer veriyorsak, başkalarının da kendi hikayelerinin kendilerine ne kadar önemli geldiğini bilmek de çok yetişkince bir şeydir. Sadece çocuklar konuşurken kendi gündemleri ve istekleri ile ilgili dayatmacı olurlar, o da belli bir yaşa kadar.
Hayatı kendimizden ibaret görüyorsak elbette sohbetlere de “damgamızı vurmak” elbette bize doğal gelecektir.
Ama bu dünyayı milyarlarca canlı ile paylaşıyoruz ve her birimiz, bütünün sadece birer parçasıyız. Kendini çok önemseyen kişiler doğal olarak devamlı konuşmak, çevrelerindekileri “aydınlatmak” isterler. Kendilerini “bütünün sadece bir parçası” olarak görenler ise sohbet ettikleri kişilerle, daha doğrusu hayat ile doğrudan, içten, samimi, derinlikli ilişkiler kurabilirler. Kendinden uzaklaşamayan, başkasına nasıl yaklaşabilir ki?
İnceleme Önerisi: Meditasyon ve yoga pratikleri için
  1. Anlatılanlardan koptuysan, dürüst ol

İnsanız, yorgun olabiliriz, zihnimiz çok dolu olabilir ve hatta karşımızdakini dinlemekten sıkılmış olabiliriz. Eğer karşımızdakinin anlattıklarından koptuğumuzu fark ettiysek ve kendimizi daha fazla dinleyemeyecek gibi hissediyorsak en samimi hareket bu konuda dürüst olmak galiba, elbette kabalaşmadan. “Son söylediklerini kaçırdım, tekrar edebilir misin?” “Dikkatimi toplamakta zorlanıyorum, sen de anlamışsındır…” “Ama biraz zaman verebilir misin?” gibi ve benzeri ricalarda bulunmak, dinliyormuş gibi yapmaktan çok daha az zahmetli ve çok daha kıymetli olacaktır. Çünkü söylememiştik, eğer karşımızdakini dinlemiyorsak inanın bu hissedilecektir ve karşımızdakine sanki önem vermiyormuşuz gibi hissetmesine sebep olabilir. E, açık bir iletişim kurmak, durumumuzu içtenlikle paylaşmak varken, neden karşımızdaki böyle hissetsin ki?
İnceleme Önerisi: Palo Santo ile evinizin enerjisini tazeleyin
[av_productslider categories='21' wc_prod_visible='' wc_prod_hidden='' wc_prod_featured='' wc_prod_additional_filter='' sort='0' prod_order='' items='9' offset='0' columns='3' autoplay='no' interval='5' alb_description='' id='' custom_class='' av_uid='av-r1fzup']
  1. Sorun çözmek, harikalar yaratacak tavsiyeler vermek zorunda hissetme

Özellikle karşımızdaki derdini anlatıyorsa isteriz ki, onun derdine çözüm bulalım, sorunları ortadan kaldıracak şöyle güzel tavsiyelerde bulunalım. Şifacı bir bilge olmayı kim istemez? Oysa pek çoğumuz için sadece dinlenmek bile yeterli olur. Biz arkadaşımızı dinlerken acaba derdine nasıl çözüm bulabilirim diye düşünürsek aslında dinleme kalitemizi düşürmüş oluyoruz. İlk etapta bir çözüm bulmaya çalışmadan, dikkatli, özenli, şefkatli bir tavırla karşımızdakini dinleyebildiğimizde büyük ölçüde elimizden geleni yapmış oluruz aslında. BONUS: İyi dinleyicilerin en önemli özellikleri galiba meraklı olmaları. Her şeye karşı tutkulu bir merak; hayata, insana, hikayelere… Bu tutkulu merak olmazsa elbette dinlemekten sıkılırız. SORU: Peki hangi zamanlarda karşısındakini dinlemekten zorluk çekiyorsunuz?

Çağla Güngör

Yin Yoga ve Mindfulness Öğretmeni

Bloga dön