Mindful Yemek Yeme

Mindful Yemek Yeme

Ünlü İtalyan yönetmen Federico Fellini’nin “Aylaklar” isimli filminde şöyle bir sahne var; kadın kahramanımız Sandra, serseri, çekici, çapkın, erkek arkadaş grubunun lideri olan kocası Fausto’nun yalanlarına artık dayanamayacağına karar vererek yeni doğmuş bebeğiyle kimseye haber vermeden evden kaçar. Fausto ve filme ismini veren kendi gibi aylak arkadaşları tüm kasabada telaşla Sandra’yı ararken İtalyan anneleri de durmadan “Bir şey yer misiniz?” diye onları yemek yemeğe teşvik etmeye çalışırlar. Her bir sahnesi ayrı ayrı muhteşem ve eğlenceli olan “Aylaklar” filmindeki bu uygunsuz zamanlarda yemek yemeğe davet sahneleri aslında yemek yemekle ilgili ilişkimizi çok iyi özetliyor. Beslenme, bizim sadece hayatta kalmak için yaptığımız bir şey değil; yapmamız gereken başka şeyler varken bizi kendine çeken, bizi avutan, bize zevk veren, öfkemizi yatıştırdığımız, korkumuzla başa çıkmaya çalıştığımız, kendimizi yemeğe vurarak ya da yemeksiz bırakarak kendimizden ve çevremizden intikam aldığımız bir eylemler bütünü… Yemek borusu anne karnında annemizle aramızdaki çok önemli bir bağ. Düşünsenize anne ne yerse bebek de aynısını yiyor, anne ne içerse bebek de nasibini alıyor. Doğduktan sonra annemizin memesi beslenme borumuz yerine geçiyor. Bebek, annesinin kucağında, onun bedenini hissederek besinine ulaşıyor. Bebeğin annesinden hissettiği doğal sıcaklık ya da bazen maalesef annenin pek çok sebepten dolayı bebeğine istemeyerek de olsa hissettiği duygusal mesafe, beslenmemiz ile kol kola ilerliyor.  Bebekliğimizde ve çocukluğumuzda edindiğimiz beslenme alışkanlıkları ve bu alışkanlıklarımıza eşlik eden duygularımız, hislerimiz, yetişkinliğimizde yemek yemeyi hayatımıza nasıl yerleştireceğimizi büyük ölçüde belirliyor:
  • Sadece ihtiyacımız olan yakıtımızı almak için mi yemek yiyoruz?
  • Yemek yemek, sosyal olarak kendimizi iyi hissettiğimiz bir aktivite mi?
  • Yapmamız gereken şeyleri ertelemek için mi yemek yiyoruz?
  • Can sıkıntımızı, boşluk duygumuzu gidermek için mi yemek yiyoruz?
  • Düşünmek istemediğimizde, kendimizi sakinleştirmek, uyuşturmak için mi yemek yiyoruz?
Günümüze gelirsek, beslenme ve yemekle kurulan ilişki sanırım insanlık için hiç bu kadar karışık olmamıştı: Yemek yiyerek iyi ya da suçlu hissetmek, sonsuz yemek alternatifleri, çeşitli uygulamalar sayesinde neredeyse 7/24 istediğimiz her türlü yemeğe kolayca ulaşabilmek, her dönem değişen “mutlaka ye” ve “asla yeme” fetvaları, tüm bunların yanı sıra fit, zayıf, kaslı, enerjik ve sağlıklı olma baskısı… Tüm bu karmaşa arasında “Yemekle ilişkimizi sağlıklı kurmanın bir yolu yok mu?” diye sorabilirsiniz; tabii ki var. Mindfulness burada da imdadımıza yetişiyor: Yaşadığın “an”a ya da içinden geçtiğin sürece açık farkındalıkla, yargısız bir tutumla ve şefkatli bir yaklaşımla bakabilmek olarak açıklayabileceğimiz Mindfulness anlayışı yemek yemekle kurduğum ilişkiyi, yemek yeme süreçlerimizdeki otomatik tavırlarımızı fark etmemizi sağlayabilir. Alışkanlıklarımızı, alışkanlıklarla kurduğumuz ilişkinin kendine has dinamiklerini fark etmek değişmenin, dönüşmenin en önemli yardımcısı olacaktır.  
Okuma Önerisi: Mindfulness 101
  Yeme hallerimizin röntgenini çekme olarak da tanımlayabileceğimiz farkındalık çalışmaları terminolojiye Mindful Eating (Bilinçli Beslenme) olarak girdi. Mindful Eating bedenimizi hayal ettiğimiz şekle sokabilmek için uyguladığımız bir diyet programı değildir. Az ya da çok yememizi teşvik etmez, sadece yemek yerken bize eşlik eden duyguları, hisleri, bedensel duyumları fark etmemizi sağlar.   Mindful Eating aracılığı ile yemek yeme hallerimizi üç aşamada inceleyebiliriz:
  • Yemek yemeden önceki motivasyonlar, iç sesimiz, otomatik hal ve davranışlarımız,
  • Yemek yerkenki hislerimiz, duyumlarımız, otomatik hal ve davranışlarımız,
  • Yemek yedikten sonra bedensel hislerimiz, otomatik duygusal ve zihinsel süreçlerimiz.
 
  1. Yemek Yemeden Önce Neler Oluyor?
Burası en önemli aşama diyebiliriz. Diyelim ki gece geç bir saat ve canınız bir şeyler yemek istedi ya da tatlı yememe kararınıza rağmen tatlı kriziniz tuttu veya endişelendiniz, öfkelendiniz. Aklınız böyle güçlü istekler içindeyken, gelin kendinizi hemen arzularınıza teslim etmeyin. Bir süre içinden geçen konuşmalara tanıklık edin.  İç sesiniz size neler söylüyor?
  • Çok acıktım, galiba tansiyonum düştü.
  • Dolapta dolma vardı, yahu dolma yemekte ne var, içindekiler son derece sağlıklı.
  • Şimdi bu yemeği yersem yarın geç kahvaltı yaparım, eritirim, hemen uyumayacağım zaten.
  • Bu kadar sinirin içinde sağlıklı beslenmeyi düşünemeyeceğim.
  • Kendimi şımartmaya ihtiyacım var, o kadar kötü bir gün geçirdim ki.
  • Zaten çok hareket ediyorum, istediğim zaman yemek yiyebilirim.
  • Amaaannn ölümlü dünya...
Bu aşamada kritik olan, kendinizi hemen yiyeceğin kucağına atmamanız ve içinizden geçen her türlü düşünce, yorum, duygu ve hisleri fark etmeniz. Yeme arzunuz ile aranıza bir mesafe koyun. “Asla yemeyeceğim” diyerek kendinizi baskı altına almayın. Aklınıza yemeğin gelmesiyle, yemeğe sarılma arasında farkındalıkla bir boşluk yaratın. Kendinizi bir süre “eylemsiz” bırakın, kendinizi gözlemleyin. Kendinizi, yemek yemeğe nasıl ikna ediyorsunuz?
Okuma Önerisi: Yeni Yılda Yeni Bir Ben Mümkün mü?
Unutmayın ki zihin çok iyi bir oyuncudur, alışkanlıkların sürebilmesi için girmeyeceği kılık, etmeyeceği laf yoktur. Ayrıca “canım çekti” diye düşündüğümüz pek çok şeyi aslında “zihnimiz” çekmiştir.  Can dediğimiz şey bazen alışkanlıklarımız olabiliyor çünkü. Örneğin; işte çok sıkıldınız, canınız tatlı çekti ve “eve giderken o çok sevdiğim pastadan alayım” diye düşündünüz. Akşam, iç düşünmeden otomatik pilotunuz ile, planladığınız gibi pastanızı aldınız. Eve geldiniz, canınız o anda pasta istiyor mu istemiyor mu diye hiç bakmadan pastayı yediniz. Mindful Eating otomatik pilotla yaptığımız her türlü edimi gün yüzüne çıkarır.  
Podcast Önerileri:  İştah-1 İştah-2
Sadece 15-20 dakika tanıyın kendinize; kendinizi, iç sesinizi gözlemleyin.
  1. Yemek Sırasında Neler Oluyor?
İşte burası er meydanı… Nasıl yemek yiyorsunuz?
  • Çok hızlı,
  • Bir şeyler seyrederek,
  • Ayakta atıştırarak,
  • Buzdolabını açıp, içinden,
  • Yemek yaparken...
Seçenekleri siz de çoğaltabilirsiniz. Yemek yerden en önemli şey “yavaşlamak”. Lokmaları birbiri arkasına, peş peşe ağzımıza tıkıştırmak yerine, çiğneyerek, tüm duyularımızı işin içine katarak yemek yemek, yemek yeme alışkanlığımızı dönüştürecektir. Yemek yerken elbette film izleyebilir ya da sevdiklerimizle sohbet edebiliriz. Bazen böyle durumlarda yediğimiz yemekle bağlantımızı kestiğimiz için doyduğumuzu fark etmiyoruz. Aynı anda elbette birden çok şey yapabiliriz, o zamanlarda dikkatinizi eşit dağıttığınızdan emin olun. Doyma noktanıza vardıktan sonra çatalı bıçağı elinizden bırakın ve tekrar iç ikliminize geri dönün. Doyduğunuz halde yemek yemeğe devam etmek istiyor musunuz? İç sesiniz size neler söylüyor?   “Bu kadar güzel bir lazanyayı bir daha bulamam”, “Yılbaşı tatilinde istediğim her şeyi bol bol yiyeceği, sonra zaten diyete başlayacağım” gibi o anda son derece mantıklı gelen ikna edici cümlelerle midemizin “doydum ben” diyen sesini duymayabiliriz.  
  1. Yemek Yedikten Sonra Neler Oluyor?
Bu aşama, ilk iki aşamanın sonuçlarını deneyimlediğimiz için çok önemli. Yeme eylemi sona erdi; belki sofradan kalktık, belki de atıştırmalıklar, abur cubur yedik. Yedik bitti, kendinize şu soruyu sorun: Nasıl hissediyorum? Ama bu soruyu bedeninize sorun ilk önce: Nasıl hissediyorsun? Bu soruyu çeşitli merkezlerimize soracağız: Mideniz nasıl?
  • Tam kararında bir toklukta mı?
  • Çok mu doymuş?
  • Rahatsızlık derecesinde tok mu?
  • Midenizde yanma, şişkinlik, taş oturmuş gibi bir his var mı?
Ağzınızın içindeki tat nasıl?
  • Hala yediklerinizin tadını alıyorsunuz ve hayatınızdan çok memnunsunuz.
  • Ağzınızda kötü bir tat var (kendi kendinize tadı tanımlayın).
  • Aradığınız başka bir tat var, yediklerinizden tatmin olmadınız.
  • Ağzınızda herhangi bir tat yok.
Enerjiniz nasıl?
  • Kendinizi yemek yeme sonrası yapacağınız aktivitelere, faaliyetlere hazır hissediyorsunuz. Yemeği rahatlıkla arkanızda bırakabilirsiniz.
  • Enerjiniz sanki aşağıya çekildi, bir yere uzanma ihtiyacı içindesiniz.
  • Doymadığınızı hissediyorsunuz, hala açsınız. Enerjiniz yok.
  • Aşırı doyduğunuz için kendinizi bir kütle gibi hissediyorsunuz. Enerjiniz hiç yok.
Dikkatinizi bedeninizde ve enerjinizde dolaştırdıktan sonra sıra geldi zihninize… Zihniniz nasıl?
  • Sizi hala yemek yemeğe ikna etmeye çalışıyor.
  • Yediklerinden dolayı suçluluk duyuyor.
  • “Bir daha asla..” ile başlayan cümleler kuruyor.
  • Çoktan bir sonraki yemeği planlamaya geçmiş.
  Buradaki seçeneklerin birden fazlası size uyduğu gibi, hiçbiri uymayabilir. Ama dikkatinizi, farkındalığınızı midenizde, ağzınızın içinde, enerjinizde ve zihninizde tutmak sizin için önemli bir kapı açacaktır. Yemek yeme alışkanlığınıza yemek yemeden önce, yerken ve yedikten sonra bir bütün olarak bakarsanız, tüm sürece dahil olursunuz. Bir paket cipsi yemek için kendinize bir sürü bahane bulabilirsiniz. Yerken çok zevk alabilirsiniz, ama yedikten sonra midenizdeki yanma hali ve ağzınızın içinde hoşunuza gitmeyen yapış yapış tat, bir sonraki cips seferine çıkmadan önce sizi durduracak, güzel bir hatırlatma olabilir. Yemek yedikten sonra kendinizi enerjik hissetmek yerine çökmüş, güçsüz hissediyorsanız, doyduğunuz halde aklınız hala yemek yemekteyse, her duygunuza yemeğin eşlik etmesine ihtiyaç duyuyorsanız görmezlikten gelmeyin, her şeyinizle görün bu hislerinizi.  

Çağla Güngör yogabiz.pro

Bloga dön