Nefesinizi Nasıl Alırsınız?

Nefesinizi Nasıl Alırsınız?

  Bu soruya zihnimin verdiği ilk yanıt “düşünmeden” oldu. Çünkü nefes alıp vermek istemsiz bir eylem. Otomatik.    Soluk yaşamsal bir şey ama soluduğumuz havada bir terslik yoksa çalışırken, uyurken, yemek yerken, kitap okurken, film izlerken bu eylemin farkında değiliz.    Zaman zaman kendimizi, nefesimizi tutarken yakalarız. Derin bir nefes alıp bırakırız ve otomatik eyleme devam ederiz.    Nefesin bir diğer özelliği otomatik eylem olmasının dışına çıkarılabilmesi yani kontrol edilebilir olması. Basit bir uygulama ile bedenimizde nefesimiz nerede onu bulalım.   

Nefesiniz Nerede?

 
  • Sandalyenizde ya da koltuğunuzda omurganız doğal kıvrımında yukarıya doğru uzayacak şekilde oturun. Geriye doğru yaslanmayın. 
  • Gözlerinizi kapatın, ayak tabanlarınızı yerde hissedin ve dikkatinizi burnunuza getirin. 
  • Basitçe, değiştirmeden aldığınız nefesi izleyin. 
  • Nefesin burun kanallarından itibaren bedeninize girişini takip edin. Nereye kadar ilerliyor, nerede kalıyor (geniz, göğüs, üst karın..?) 
  • Aldığınız nefes bedeninizden ayrılırken bunun ne kadarı, ne kadar sürede çıkıp gidiyor… 
  • Ne hızlı ne yavaş, ne uzun ne kısa… Sadece olduğu gibi. Hızlıysa hızını fark ederek, 
  Araştırmalar; dakikada 12 - 20 adet arasında nefes alıp verdiğimizi söylüyor. Ortalama sayı olarak 15’i kabul edersek basit bir hesapla günde 21.600 kez nefes alıp verdiğimizi söyleyebiliriz.    Kendiliğinden akan nefesi yoga öğretisinde pranayama olarak isimlendirilen tekniklerle kontrol etmenin zihin ve beden sağlığı için önemli etkileri var. Prana hem nefes hem de yaşam enerjisi anlamına geliyor. “Ayamaya” genişleme, büyüme, düzenlemek gibi anlamlara geliyor. Pranayama çalışmalarını ikiye ayırmak mümkün: Canlandırıcı nefes çalışmaları ve dengeleyici/sakinleştiren nefes çalışmaları. Bu çalışmaların uygulamalarını kısa bir süre sonra sizler için hazırladığımız videolarımız aracılığıyla paylaşacağız. 
İzleme Önerisi: Nefes Farkındalığı Çalışması
Nefes kontrolü çalışmaları söz ettiğim 21.600 adet nefes için geçerli değil elbette. Bu çalışmalar, tıpkı yogadaki asana (yoga duruşlarına verilen ad) çalışmaları gibi özel olarak ayırdığımız belli bir zaman dilimi içerisinde, belli kurallarla uygulanıyor.    Tüm bunlardan önce kısaca ve basitçe burnumuzun nasıl işlediğine, burun anatomisine bir göz atalım…  

Burnumuzun Anatomisi 

Çoğunu hiç fark etmediğimiz, belki de önemsemeyi düşünmediğimiz ya da kötü/güzel kokular aldığımızda ancak fark ettiğimiz nefes alıp vermenin hayati olması da ironik değil mi? Nefesi alıp vermemizi sağlayan organımız burnumuzdur. Burun anatomisi, içinde yer alan dokularıyla, sinir uçlarıyla oldukça hassastır; aldığımız nefesi akciğerlerimize göndermeden önce nemlendirir, ısıtır, bir nevi iklimlendirme yapar. Ayrıca burun delikleri, aralarında paslaşarak çalışır; bir süre biri dinlenir ve diğeri daha aktiftir, bir süre diğeri… Bu şekilde burun içi nemi korunur. Bu durum beyni de şöyle etkiler: Sol burun deliği beynin sağ lobuyla -sempatik sinir sistemi-, sağ burun deliği burnun sol lobuyla -parasempatik sinir sistemi- ilişkilidir.   

Nefesle Zihin İlişkisi 

  Başımıza gelenlerin, konuştuğumuz konuların, iletişime geçtiğimiz insanların, duyumsadıklarımızın, düşüncelerimizin “mod”umuzu belirlemesi, hayatta her an pek çok şeyin olabileceği ihtimaline karşılık biraz yorucu değil mi? Bu durumları yönlendirmek elimizde olabilir mi? Bedenimize giren oksijen miktarını belli tekniklerle ayarlamak, kontrol etmek, vücutta çeşitli kimyasal değişikliklere neden oluyor. Bu da sinir sistemimizi etkiliyor.    “Pranayama” nefes kapasitesini artırma, bir nevi yaşam enerjisinin akışına izin vermektir. Pranayama ile toksinlerin atılmasını, solunum sisteminin sağlıklı işleyişini, dolaylı olarak sindirim ve boşaltım sisteminin sağlığını, sinir sistemini desteklemiş oluruz.    Otonom sinir sistemi (Sempatik ve parasempatik sinir sistemlerinin ortak adı diyebiliriz) başımıza gelen olaylara elimizde olmayan bedensel tepkimeler vermemiz üzerine kurulu. Ve biz belli nefes disiplini çalışmalarıyla bu duygu durumlarını bir nevi manipüle edebilir ve duygu durumumuzu dengede tutmak için nefesimizi kullanabilir hale gelebiliriz.  

Bedenimiz Bizle Tehlike Anında Şöyle Konuşur:

 
  • Göz bebeklerimiz büyür. Neden? Çünkü bizi yemek isteyenleri daha iyi görelim, etrafta da olan bitene hakim olalım diye…
 
  • Tükürük salgısı azalır, sindirim sistemi yavaşlar: Şu anda en son ihtiyacımız olan şey sindirimdir. “Sindirim sistemiyle hiç uğraşamam, enerjimi ona veremem” der beden ve ağızdan itibaren önlemini alır.
 
  • Soluk hızı ve kalp atışları artar: Bulunduğumuz yerden hızla uzaklaşmamız gerek! Sakin sakin nefes almanın sırası değil… Kalp zaten basıyor kanı, oksijenlenmemiz lazım ve bir ok gibi fırlayıp gitmeliyiz acilen buradan.
 
  • Glukoz salgılaması ve adrenalin artar: Koşup kaçmak için enerjiye ihtiyacımız var!
  Sempatik sinir sistemi aktifken bedenin hali böyledir…   Parasempatik sinir sistemindeyse, sempatik ss’de olan bitenin tersi gerçekleşir. Mesel güvenli evinizde, sakin bir gün geçirirken göz bebekleri büyümez, soluk hızlanmaz, adrenaline ihtiyacımız olmaz. Bu sakin modda, sindirim sistemi aktiftir, bir sonraki tehlike ihtimaline karşılık glukoz stokları doldurulur, sakin nefesler alınır verilir, kalp ritmi sakindir.      Peki günlük hayatta bunlar ne işimize yarıyor? Vahşi doğada değiliz ancak zaman zaman vahşileşen günlük hayat mücadelelerinin içinde buluyoruz kendimizi… Bedenimiz bizi korumak için hala savaş/kaç tepkimeleri veriyor ve bu da sosyal ilişkilerimizden kendimizle kurduğumuz bağa kadar, zamanımızı nasıl geçirdiğimizden işimizi yapma biçimine kadar hemen hemen her alanı etkiliyor.    Doğru nefes almak, alıp verdiğimiz nefesi fark etmek, kendimize 5-10 dakika da olsa zaman ayırıp gözleri kapatıp nefesi izlemek, bizi alarm durumundan gözleyen, izleyen, paniklemeyen, olanı olduğu gibi gören bir zihne doğru taşımaya başlar. Nefesin kontrollü alınıp verilmesi, pranayama çalışmaları, dönüşümü içeriden başlatmamıza yardımcı olacaktır. Pranayama tekniklerini, yayınlayacağımız videolar ve uzmanlar eşliğinde çalışabilirsiniz.   

Nilüfer Eyiişleyen

YogaBizz

Bloga dön