Alışkanlıklarınız Size İyi Geliyor mu?

Alışkanlıklarınız Size İyi Geliyor mu?

Sevdiğiniz yiyecekleri yedikten sonra kendinize “Nasıl hissediyorum” sorusunu sorsanız cevabınız ne olur? Pek çoğumuz yiyeceklerle ilgili şu cümleyi kurmuşuzdur: -Canım çok çekiyor, çok seviyorum ama yedikten sonra iyi hissetmiyorum Mesela gün içinde yediğiniz içtiğiniz her şeyi not alsanız ve yemeden önce, yedikten sonra fiziksel enerjinize, midenizdeki hislere bir baksanız acaba sonuç nasıl olurdu? -Yedikleriniz size iyi geliyor mu? Enerji veriyor mu? Kendinizi doymuş, beslenmiş hissediyor musunuz? Ya da…
Yemek yedikten sonra enerjiniz azalmış, uykunuz gelmiş, önce tıka basa doymuş hissetmenize rağmen, kısa bir süre sonra acıkmış mı hissediyorsunuz?
Mideniz rahat mı? Yoksa yanıyor mu? Çılgınca yemek istediğiniz bir yiyeceği, heyecanla alıp, güzelce yedikten sonra, kendinizi düşündüğünüz kadar iyi hissetmediğinizi hiç fark ettiniz mi? Canımızın çektiği afiyetle yediğimiz canımızın çektiği şeyler bize her zaman iyi gelmeyebilir. Bir yiyeceği neden istediğimize, neden canımızın çektiğine dair pek çok bilimsel açıklama var. Bu nedenlerin biri, canımız bir yiyeceği çekerken aslında onun fiziksel halini değil, bizde uyandırdığı anıların çağrışımlarını tekrar deneyimlemek istememiz. Böyle durumlarda yiyecek ve içecek somut hallerinden çıkıp adeta psikolojik bir desteğe dönüşüyor. Bu destek olma hallerinden dolayı da yaşam alışkanlıklarımız içinde sağlam yerlerini alıyorlar.
Okuma Önerisi: Mindful Yemek Yeme

 

Sabah uyandığımızda aç karnına içtiğimiz kahve, tüm günün yorgunluğunu unutmak için geceleri yediğimiz tatlılar, boş vakitlerimizi geçirme şeklimiz gibi gündelik hayat alışkanlıklarımız bizi hem iyi hissettirirken, diğer taraftan da aslında o kadar besleyici, destek verici olmayabilir. Yaşam alışkanlıklarımızın oluşması, hayatımıza yerleşmesi ve onları hayatımızdan çıkaramayacak kadar güçlenmeleri oldukça uzun ve karmaşık bir süreç. Bu süreç, pek çok anı, pek çok duygu, pek çok koşullanma, ön kabul barındırıyor. Alışkanlıklarımızın bazıları erken dönem çocukluktan başladığı ve ailemiz, içinde yetiştiğimiz sosyal çevremiz tarafından da paylaşıldığı için onların üstümüzdeki güçlerini sorgulamak aklımıza bile gelmiyor.

Alışkanlık Ne Demek?

Alışkanlık için bir eylem ya da etki karşısında düzenli ve sürekli olarak kendini gösteren, öğrenilerek elde edilmiş değişmez tutumlardır diyebiliriz. Alışkanlıkları olan kişiler belirli uyaranlara nasıl tepki vermeleri gerektiğini bildikleri ve bundan emin oldukları için özel bir dikkat ve düşünce sarf etmezler. Alışkanlıklar güçlerini tam olarak da burada alır aslında; yaparken özel bir dikkat ve düşünce sarf etmek zorunda kalmayız. Çoğumuz için bu durum son derece güven vericidir. Yenilik, belirsizlik, günlük rutinimiz dışına çıkmak ezber bozucu özelliğinden dolayı tedirgin edicidir.
Alışkanlıklarımız bizi güvende hissettirdiği için onları sorgulamak çoğu zaman aklımıza gelmez.
Mesela her sabah aç karnına içtiğimiz kahve midemizi acıtsa bile, onsuz gözlerimizi açamayacağımızı düşünürüz. Hareketsizlik öyle bir alışkanlığa dönüşür ki, sağlığımız için bile olsa hareket etmeye üşeniriz. Alışkanlıklarımız bizim için “Kişiliğimiz” haline gelir ve kişiliğimizin değişmez olduğuna inanırız.
Okuma Önerisi: Hayatımı Nasıl Değiştiririm?

 

Oysa hem alışkanlıklarımız değişir hem de kişilik özelliklerimiz.

Özellikle de bize iyi gelmeyen, fiziksel ve psikolojik açıdan zarar veren alışkanlıklarla, kişilik özelliklerimiz ile neden hayatımızı paylaşalım?
Biliyoruz ki iyi gelmese bile bir alışkanlığı bırakmak ya da değiştirmek oldukça zor. Sistemimiz uyumlanma hali o kadar iyi ki, bir şeyi bir süre devamlı yaptığımızda değiştirilmesi emek ve sabır isteyen bir hale bürünüyor.
  • Bir süre geç yatarsak, uyku düzenini baştan oluşturmak zor oluyor.
  • Sabahları kahvaltısız güne başlıyorsak, gün içinde midemiz bulansa bile yemek yemek işkence gibi oluyor.
  • Devamlı televizyon karşısında uyuyorsak, sessiz ve karanlık bir ortamda uyumak korkutucu oluyor.
  • Hafta sonları dinlenmek için kanepeden kalkmıyorsak, yürüyüş yapmak gözümüzde büyüyor.
  • Her öğle yemeğinden sonra tatlı yiyorsak, tatlısız bir hayat düşünmek imkansızmış gibi geliyor.

Peki ne yapmalı?

Hayatımızın bir döneminde öyle ya da böyle yaşamımızda kendine yer bulmuş davranış biçimler/alışkanlıklara kendimizi sorgusuz sualsiz teslim mi edeceğiz? Alışkanlıklarımız ile inatlaşmak yerine, onları üç aşamada gözlemleyebiliriz: -Onları gerçekleştirmeden neler hissediyoruz? -Onları yaparken neler hissediyoruz? -Sonrasında neler hissediyoruz?

İster davranışsal alışkanlıklarımız olsun, isterse beslenme alışkanlığımız bu üç soru onlarla yaşadığımız süreçleri iyi anlayabilmemiz için oldukça kıymetli.

  • Öncesi
  • Sırası
  • Sonrası
Özellikle “Sonrasında ne hissediyorum?” sorusu, alışkanlıklarımızın “kişiliği” hakkında bize net bilgi verecektir. Cevap basit aslında; iyi hissediyorum ya da iyi hissetmiyorum. Ya enerjim düşüyor ya da enerjim adeta şarj oluyor. Özellikle beslenme alışkanlıklarımızda bize iyi gelen ve gelmeyen yiyecekler anında kendini gösterir. Bu bahsettiğim şeyin kilo alma korkusu ile yemek yedikten sonra hemen kendini suçlu hissetme ile ilgisi yok.
Fiziksel olarak midemizin iyi hissetmesi, yanmaması, acımaması, tokluk halimizin uzun süre devam etmesi bize pek çok şey anlatır aslında.
Alışkanlıklarımız bedenimizde fiziksel veya psikolojik birtakım bağımlılıklara neden olduğundan, onları değiştirmeye başladığımızda bazı tedirginlikler ve rahatsızlıklar hissetmemiz çok normal. Bu süreçte bir uyumlanamama hali hissedeceğimizi baştan kabul edelim. İyi olmayı hedeflediğimizde ve yaşam motivasyonumuzu iyi hissetmekten aldığımızda alışkanlıklarımız tarafından kolayca baştan çıkmıyoruz aslında. İlgimizi kendimizde tuttuğumuzda hayatı adeta otomatik pilota almış gibi yaşamayı bir kenara bıraktığımızda davranışlarımızın, alışkanlıklarımızın sonuçlarını nasıl deneyimlediğimizi, ne hissettiğimizi net olarak görebiliriz.   Müthiş değil mi?  

Çağla Güngör

Yin Yoga ve Mindfulness Öğretmeni

Bloga dön