Maymun Zihin
Yogada “maymun zihin” diye bir benzetme vardır. Daldan dala atlar öylece… Bir düşünceden diğerine… Zihni “gündelik” diye nitelemek akla “Başka ne tür zihin/ler var?” sorusunu getiriyor. Doğu’da bu konudaki ayrımı anlamak bana kalırsa daha kolay. İç içe geçmiş kavramlar barındırmasına rağmen Batı felsefesine göre daha sistemli bir anlatım gözlemliyorum. Çünkü yoga bize teorinin yanı sıra bedensel ve zihinsel pratikler sunuyor. Yani teoriyi daha anlaşılır kılan şeyin bir yandan da pratikler olduğunu düşünüyorum. “Nereden baktığımıza, hangi referanslarla düşündüğünüze göre değişkenlik gösterir” diyebilirim. Batı felsefesi açısından baktığımızda bilinç ile zihin arasındaki farkı bulma çabası dikkat çeker. Buradan psikanalize uzansak bilinçaltı karşımıza çıkar ve dolayısıyla hafıza, duygular, duyumsananlar ve bedene yansıyanlar… René Descartes, “bilinçli zihni” organ beyinden ayırma yoluna gider. Bu durumda zihin maddesel olmayan bir şey diyebiliriz. David Hume’a göre de “zihinsel aktivite” denen şey bir algılar yığını. Hume diyor ki: “Ben, bir algı olmaksızın herhangi bir zamanda kendimi asla yakalayamam ve asla algıdan başka bir şeyi gözleyemem” (Çev: Deniz Çakmak).Algıladıklarımızı gözlemleyen, yorumlayan şey gündelik zihnimiz
Yoga felsefesi gündelik zihne manas ismini veriyor. Sanskrit Yoga ve Vedanta Sözlüğü’nde (Damla Dönmez, Canan Emir) “Düşünme, bir araya getirerek yorumlama, kavramlaştırma yetisi” olarak tarif ediliyor. Şu da ilginç bir bilgidir: İngilizce’deki “man” (adam, insan) kelimesinin bu kökten geldiği düşünülür ki buna da yine sözlükten alıntıyla “zihne sahip olan canlı” diyebiliriz. Manas’ın anlatımı David Hume’u doğrular nitelikte. Beş duyumuz manas tarafından toplanır, yorumlanır, kavramlaştırılır. Manas dışsal veriye muhtaçtır ve çağrışımların keyfine bırakılmıştır (Eliade,M.) Buna hafızayı da ekleyebiliriz. Yani manas için maymun zihin benzetmesini yapabiliriz. “Bir orada, bir burada… Hayaller ortasında…Gecenin yarısında, düşünceler diyarında”.Gün boyunca sayısız, adeta kontrol dışı pek çok düşünce ve düşüncelerin hissettirdikleri, hislerin bedendeki karşılıkları… Ve gün sonunda bakarız ki belki başımız ağrıyor, belki içimizde nedenini bilmediğimiz bir sıkıntı var.
Mircea Eliade, “Yoga Ölümsüzlük ve Özgürlük” adlı kitabında der ki “Çağrışımlar bilinci dağıtır, duygular onu bozar, kirletir”. Eğer biz manas (gündelik zihin) üzerinde odaklanma çalışmaları yaparsak bilinç durgun ve berrak bir su gibi durulaşmaya başlar.Zihin ve zekâ ayrımı
Manas zihin ise buddhi için zekâ diyebiliriz. Manas’a kıyasla buddhi ayırt edici bir güce sahiptir, idraktir ve düşünsel beceri içerir. Örneğin “yeşil, yaprak, toprak, kök, gövde” gibi bilgileri ham veri olarak algılarız ve manas bize bunun bir “ağaç” olduğunu söyler. O nedenle de manas her an çağrışıma ve bunun devamında da tanımlamalar yapmaya açıktır. Diğer yandan ağacın/yeşilin korunması gerektiğini bize manas değil buddhi söyler.M.Ö. 1000’lerden mesajınız var
Yoga felsefesinin en eski metinlerinden (Tahmini M.Ö. 1000’ler) Katha Upanishad’da bir metaforlar dizisiyle “manas”, “buddhi” ve en nihayetinde “atman” yani saf bilinç, ruhumuz, özümüz, egomuzdan bağımsız olan içimizdeki o cevher, çok güzel bir şekilde anlatılır. Şöyle ki: Bil ki ruh (Atman) bir arabaya binmiş gibidir. Beden arabadır. Bil ki bilinç (Buddhi) araba sürücüsü, Akıl da (Manas) dizginlerdir Duyular (İndriya) atlardır Derler ki onlar duyu nesneleri üzerinde gezinirler. . . . Öte yandan aklını sürekli sağlam tutup Cahilliğini gideren kişinin duyuları Araba sürücüsünü dinleyen uysal atlar gibi kontrollüdür. (. . . ) Öte yandan bilinçli olan Aklı kontrollü olan ve saf olan kişi Amaca ulaşır. O artık bir daha hiç doğmaz" Bu duyulan kuvvetle geri tutma yolunu Yoga olarak görürler. Böylece kişi aklı selim hale gelir. (Çev: Korhan Kaya, İş Bankası Yayınları, Upanishadlar)Bu kadim metinde bize söylenen kendimiz üzerinde çalışmak
Disiplinli bir şekilde bedensel egzersizlerin yanı sıra ki benim tercihim yoga oluyor, meditasyon çalışmalarıyla manası susturmak değil, duyuları (atları) dizginler (manas) hale getirmek ve bunu da dizginleri elinde tutan araba sürücüsü (buddhi) ile yapmak… İşte o zaman at arabasındaki (beden) atman (ruh) bir bütünlük içerisinde yoluna sükunetle devam edecek. Çağrışımların sakinleşmesi, yok olması mümkün değil ama manasın (dizginler) buddhi’yi (araba sürücüsü) dinleyerek çağrışımları (at) dizginlemesi mümkün. Zihnimizin dağınık hallerini Çağla Güngör ile birlikte ayrıca Podcast’imizde konuştuk. Psikanalizden meditasyona, yogadan bizim zihnimizdeki çağrışımlara "zihnin dalgalanmaları" üzerine… Patanjali’nin 1.2. sutrasınada yoga şöyle tanımlanır: “Yoga chitta vritti nirodha” (zihin dalgalarını durdurmak). İşte bu çağrışımları kontrol altına almanın tek yolu düzenli pratikten geçiyor. Pratik demişken sevgili Çağla Güngör’ün Farkındalık Çarkı Meditasyonu ya da Beden Tarama Meditasyonuyla başlayabiliriz…Nilüfer Eyiişleyen
YogaBizz