Dört Adımda Zorlu Duyguları Anlamak

Dört Adımda Zorlu Duyguları Anlamak

Öfke, endişe, kıskançlık, suçluluk duygusu, utanç, korku… Bu duygular gelip içimize yerleştiğinde onlarla ne yapacağımızı kestirmek oldukça zor olabilir. Kendimizi korumak için çeşitli davranış biçimleri geliştirebiliriz:
  • Karşındakine hemen tepki gösterip, duygundan bir an önce kurtulmaya çalışmak,
  • Duygularını kimseye belli etmemeye çalışıp, içine atmak,
  • Duygularını görmezlikten gelmek, onlar yokmuş gibi davranmak,
  • Dikkatini hemen başka bir alana yöneltmek,
  • Kendini yemekle, bir şeyler seyretmekle uyuşturmak,
  • Uyumak,
  • Devamlı hareket etmek,
  • Çok çalışmak,
  • Hep bir şeylerle meşgul olmak…
  • Daha iyi hissetmek için olumlamalar yapmak…
Tüm bu seçenekleri arttırabiliriz. Bu tür davranış biçimleri zorlayıcı duyguları hisssettiğimizde bizim için iyi bir başa çıkma yöntemi olabilir.
İşin aslı şu ki; önemli olan duygularımızla başa çıkmak değil, onları anlayabilmemiz aslında.
  • Öfke bana neyi anlatmak istiyor?
  • Peki ya hissettiğim endişe?
  • Kıskançlık?
  • Suçluluk duygusu?
Tüm duygularımızın bizi bize anlatan hikayeleri var. Bu hikayelere kulak verdiğimizde kendimiz hakkında çok şey öğrenmiş oluyoruz. Duygularımızın görünen sebeplerinin dışında ve altında aslında bambaşka bir hikaye olabilir. Duygularımızdan yola çıkarak, “Ben öyleyim, ben böyleyim” gibi kendimizi etiketlemek yerine, duygularımızla farklı bir iletişime geçmek, derinlerdeki hikayeyi görmemizi kolaylaştırabilir.
Okuma Önerisi: Mindfulness 101-1 Okuman Önerisi: Mindfulness 101-2
Gelin, bir deneyelim:
  1. Olup biteni anlamak için kendine fırsat tanı

Öfke, endişe, korku, kıskançlık gibi duygular oldukça keskindir. Bir olay karşısında tetiklendiğimizde kendimizi bu zorlayıcı duyguların kucağında buluveririz bazen. Bazen de belirgin bir olay olmasa da kendimizi birden öfkelenmiş ya da endişelenmiş buluveririz. İçimizde zorlayıcı duyguların yükseldiğini hissettiğimizde kendimize vereceğimiz kısa bir sessizlik molası çok işe yarayabilir. Bu molada kendimize şu soruyu sorabiliriz: -Burada neler oluyor? Çocuğunuz eve söylediği saatten daha geç gelebilir, anneniz sağlığına dikkat etmeyebilir, televizyonda seyrettiğiniz haberler sizi çok endişelendirebilir… Hemen içimizde yükselen zorlayıcı duyguları dışarı atmak yerine, dikkatimizi kendimize yöneltip, sorumuzu tekrarlayabiliriz: -Burada neler oluyor? Öfkenin, endişenin, kıskançlığın ayrıca bedensel karşılıkları da vardır; karnımıza kramp girebilir, boğazımıza taş oturmuş gibi hissedebiliriz, kalbiz çarpabilir, ellerimiz terleyebilir… Bağırmak, hemen bir başkası ile konuşmak için hamle yapmak, yemeğe sarılmak vs. gibi dikkatimizi ve eylemlerimizi dışarıya yöneltmek yerine, bir süre eylemsiz kalıp, dikkatimizi ve ilgimizi kendimize yöneltebiliriz. -Burada neler oluyor? Soru sorduğumuza bakmayın aslında net bir cevabın peşinde değiliz. Sadece bu basit soru ile bedenimizdeki hisleri fark etmek, zihnimizden geçen düşünceleri, kelimeleri, cümleleri, imgeleri fark etmek için kendimize zaman tanımak oldukça önemlidir.
İnceleme Önerisi: Kendinle yüzleşmenin en şefkatli hali; yoga
  1. Duygunun kendisini olduğu gibi göstermesine ve ifade etmesine izin ver

İçimizde öfke, kıskançlık, endişe gibi duygular belirdiğinde nasıl elimizi refleks olarak ateşten çekersek, bu duygulardan bir an önce “kurtulmak” isteyebiliriz; bu çok normal. Normal olmasına normal ama uzun vadede işe yarayan bir davranış alışkanlığı değil maalesef. Bu kaçınma alışkanlığı sivilceler belli olmasın diye üstüne fondöten sürmeye benziyor aslında. Sivilceler hala orada ama üstünü örtmeye çalışıyoruz ve bir süre sonra fondöten sivilceyi daha kötü bir hale getiriyor, sivilceler iyice belirgin hale geliyor.
Ne kadar rahatsız edici olursa olsun hissettiğimiz duyguları hiç bastırmadan, üstünü örtmeden kendimize ifade edebildiğimizde, o duygular bizim için görünür hale geliyor.
İnsanın kendine birini kıskandığını itiraf etmesi kolay değildir. Öfkemizi, endişemizi başkasına hemen yansıtmadan ilk önce kendimiz neler olup bittiği anlamamız önemli. Bu sayede karşı tarafa daha sağlıklı bir tepki koyup, sınırlarımızı sakin ve rasyonel bir biçimde koyabiliriz.
İnceleme Önerisi: Meditatif bir hobi; mini zen bahçeleri
  1. Şefkat duygunu elden bırakmadan, araştırmayı derinleştir

İster dışardan bir etkiyle tetiklenelim, isterse nedenini anlamlandıramadığımız içsel faktörler ile olsun, duygularımızı anlamaya çalışırken kendimize karşı şefkati elden bırakmamak çok önemlidir. Zaten zorlu duygularla yüz yüze olan sistemini sen de zorlama; ona karşı şefkatli ve anlayışlı ol. Sorunu bir kez daha sor: -Burada neler oluyor? -Neler hissediyorsun? -Ne zaman böyle hissetmeye başladın? Bu soruları kendine sorarken, hislerinin peşinden gitme, kendini sanki çok sevdiğin bir arkadaşını dinlermiş gibi dinle… Kendini dinlerken duygularını mantıklı hale getirme çalışma, “Böyle hissetmemeliyim” deme, zihninden geçenlere sansür uygulama. Bırak sansürsüzce her şey senin için görünür olsun.
Meditasyon Önerisi: Öfkeni Dönüştür
  1. Duygularınla özdeşleşmeden, hissettiklerinle bir süre kal

Burası işin en zor kısmı olabilir. Zorlu duygularımız vücudumuza batan kazaklar gibidir; hemen çıkarıp üstümüzden atmak isteriz. Çok doğal. Ama hayat uzun; her zorlandığımızda yüzümüzü başka bir yöne çeviremeyiz. Bu yüzden bir süre öfkemizle, endişemizle, kıskançlığımızla suçluluk veya utanç duygularımızla sessizce kalmak, kalabilmeyi öğrenmek sonrası için oldukça iyileştirici bir deneyim olacaktır. Burada önemli olan üç nokta var:
  • Kendimize karşı şefkati elden bırakmamak
  • Hissettiğimiz duygularımızla özdeşleşmeden, onlarla kalabilmek.
  • O anda bizi zorlayan duygunun sonsuza kadar sürmeyeceğini bilmek.
  Tüm bu süreçleri takip etmek, tetiklendiğimiz ve zorlandığımız duygularımız peşinden yelkenler fora gitmemizi engeller. Bağırmak, saklanmak, kaçmak, dikkati başka yere yöneltmek yerine kendi merkezinde sakince kalıp, kendini gözlemlemek, bedensel ve zihinsel olarak olup bitene dikkati getirmek, hemen bir çözüm arayışına girmek yerine ilk önce fark etmek oldukça kıymetlidir. Duygularımız çok aktif olduğunda karar verme kapasitemizin sağlıklı bir biçimde çalışması maalesef çok mümkün değil. Bu yüzden: -Evet o mesajı atmadan önce bir sakinleş -İpleri koparmadan nefes al
Duygularının ebeveyni ol. Podcast Önerisi: Kendinin ebeveyni olmak
*Duygularımızla zorlandığımız anlarda profesyonel destek almak kendimize vereceğimiz değerli bir armağandır.   Çağla Güngör Yin Yoga ve Mindfulness Öğretmeni
Bloga dön