Winter is coming!
Batı tarzı hayat yaşayan bizlerde mevsimler hayatımızda pek bir şey değiştirmiyor, değil mi? Bir mevsimden bir diğer mevsime geçerken giydiğimiz kıyafetler evet değişiyor, yorganlar, halılar çıkıyor ya da kalkıyor, yaz gelince tatile çıkıyoruz, kış gelince çocuğumuz okula başlıyor v.s Geleneksel Çin felsefesine göre ise mevsim dendi mi akan sular duruyor; Çinli bilgeler mevsim döngüsünü doğayı, hayatı, yeryüzü anlayabilmek için ana rehberleri olarak kabul ediyorlar. Her mevsimde doğa kendine has bir akışa giriyor; ilkbaharda ağaçlar yeşilleniyor, çiçek açıyor, yaz mevsiminde o çiçekler meyve haline dönüşüyor, yaz sonu hasat toplanıyor, sonbaharda yapraklar sararıyor, dökülüp toprağa karışıyor ve kış mevsimi geldiğinde tüm doğa derin bir dinlenmeye doğru çekiliyor. Çinli bilgeler işte diyor ki; biz insanlar da doğanın bir mikro yansımasıyız. Doğa neyse biz de oyuz. Bu yüzden de yaşamımızı, gündelik hayat akışımızı mevsimlerden ilham alarak düzenlediğimizde gerçek doğamıza uygun bir hayat süreriz. Elbette kışın ayılar gibi mağaramıza girip ilkbahar mevsimi gelene kadar güzel bir uyku çekelim demiyoruz ama belki de arada bir yerde kendimize has bir denge bulabiliriz. Mesela mı? Gelin bir bakalım:
-
Evini kullanmadığın ya da bozulmuş eşyalardan arındır
Artık yaz bitti, havalar soğumaya başladı. Evde geçireceğimiz zamanlar gitgide artacak. Şöyle bir evlerimize alıcı gözle bakmaya ne dersiniz?
- Evinizde kendinizi rahat ve huzurlu hissediyor musunuz?
- Evinizdeki tüm eşyaları kullanıyor musunuz?
- Dolabınızdaki tüm giysileri giyiyor musunuz?
- Evinizde bozulmuş ya da kullanım ömrünü tamamlamış eşyalar var mı?
- Peki ya artık giymek istemediğiniz ya da üstünüze olmayan kıyafetler hala dolabınızda mı?
Kış mevsimi gelmeden evinizdeki fazlalıkları atılacaklar, tamir edilecekler ve başkasına verilecekler olmak üzere tasnif edin, deriz. Evimizdeki her fazlalığı fark etmesek bile bize yük aslında; yaşam mekanlarımızda yaratacağımız boşluk ve ferahlık ise zihninizde de ferahlık yaratacaktır.
İnceleme Önerisi: Yaşam mekanlarımızın havasını tazelemek, yenilemek için...
-
Hareketi hayatına sok
Bağışıklık sistemini güçlendirmenin en doğal yöntemlerinden başına gelen şey hareket etmek. Hareketsiz bir hayat çok net olarak söyleyebiliriz ki hastalıkların davetçisi…. Bu konuda maalesef bedenimiz pazarlık kabul etmiyor; kollarımız, bacaklarımız, eklemlerimiz, kaslarımız, omurgamız, fasya dokumuz hareketsiz kaldığında sağlıklarını kaybediyorlar. Ayrıca yapılan araştırmalar bedenimizi zorlamadan, fiziksel sınırlarına saygı duyarak hareket ettirdiğimizde endorfin, serotonin, dopamin gibi mutluluk hormonları olarak kabul edilen hormonlarımız da coşuyor. Yoga pratiklerini, yürüyüş yapmayı, dans etmeği aslında hayatımıza kolaylıkla sokabiliriz. Her gün yapacağımız basit esneme hareketleri, 30 dakikalık yürüyüşler, şöyle sevdiğimiz bir parçayı açıp içimizden geldiği gibi dans etmek bağışıklık sistemimizi bize minnettar bırakacaktır.
İnceleme Önerisi: Great Loom yoga matları
-
Meditasyona başla
Lütfen şimdi meditasyona dair olumsuz bir önyargın varsa, onu bir köşeye bırak. Yapılan araştırmalar nefes farkındalığı gibi meditasyon tekniklerinin sinir sistemimizi sakinleştirdiğini, bağışıklığımızı arttırdığını, odaklanmamızı güçlendirdiğini bize net olarak gösteriyor. Hani diyoruz ya meditasyon yaparken aklıma bir sürü düşünce üşüşüyor, bu yüzden meditasyon yapamıyor diye; e işte o bir sürü düşünce biziz aslında! Aklımıza doluşan o düşüncelere bakabilmemizi, onları fark edebilmemizi sağlıyor tam olarak meditasyon Her gün yapacağımız 15-20 dakikalık meditasyon pratikleri ile gündelik hayatta karşılaştığımız sorunlara verdiğimiz tepkilerin nasıl farklılaştığını zamanla görürüz.
Uygulama Önerisi: Great Loom/Youtube kanalında pek çok meditasyon ve yoga dersi sizleri bekliyor.
-
Beslenmene özen göster
C vitaminli, Omega açısından güçlü, morlu, kırmızılı, turunculu bir tabağa ne dersin? Çorbalar, kök sebzeli zeytinyağlı yemekler, salatalar ve elbette bol su… Bu arada beslenme alışkanlığını da biraz uzaktan seyretmek iyi bir fikir olabilir tabii.
- Günde kaç kez yemek yiyorsun?
- Yemek yedikten sonra fiziksel enerjin nasıl oluyor?
- Yemeklerden sonra kendini enerjik mi yoksa yorgun ve halsiz mi hissediyor musun?
- Günün hangi saatlerinde yemek yeme ihtiyacı duyuyorsun?
- Doyduğunu ya da aç olduğunu anlayabiliyor musun?
- Doysan bile yemek yemeye devam ediyor musun?
- Öfkeli, endişeli, üzgün ya da mutlu iken yemekle ilişkin nasıl?
İnceleme Önerisi: Su içmenin en zevkli yolu
-
Kendine vakit ayır
Çoğumuzun hayatı çok yoğun; ev hayatımızda, iş yaşamımızda pek çok sorumluluğumuz var. Ve bu sorumluluk listesi içinde nedense “kendimiz” bulunmuyoruz.
- En son ne zaman sadece kendiniz için bir şey yaptınız?
Bir insanın kendine çocuğuna bakarmış gibi bakması gerek aslında. Bu asla bencillik değil, kendimize karşı en büyük sorumluluğumuz. Bir bebeğin, çocuğun nasıl devamlı özene ve ilgiye ihtiyacı varsa, kendimize de aynı özeni ve ilgiyi sunmamız çok önemli. İnsanın kendini hayatın hayhuyu içinde unutması, ihtiyaçlarını gözden kaçırması oldukça mümkün. İşte zaten bu yüzden de meditasyon yapmayı bıkıp usanmadan öneriyoruz. Çünkü meditasyon pratikleri kendimizle karşılaşmamızın en doğrudan yöntemlerinden biri. Meditasyon pratikleri dışında hep yapmak istediğin ama çeşitli sebeplerden dolayı ertelediğin her şeyi bu sonbaharda yapmaya başlamaya dersin? Ya da… Zevk aldığın, yapmaktan çok mutlu olduğun hobilerine belki de geri dönmeye… Ya da aslında sana hiçbir şey katmadığını bildiğin, enerjini emen alışkanlıklarını bırakmaya…
İnceleme Önerisi: Hobilerin zen hali
-
Bırak
Sonbaharda ağaçlar yapraklarını dökerler. O kurumuş yapraklar dökülecek ki ilkbahar geldiğinde ağaçlar yeni canlı, yemşyeşil yapraklarına kavuşabilsin. Kurumuş, enerjisini kaybetmiş, vaktini tamamlamış hiçbir şey hayata, yaşama ait değildir. Bu yüzden bırakmayı bilmek ömr-ü hayatımızın en kıymetli şeyi… Hayatımızda kurumuş, devrini tamamlamış, artık neşe, umut, huzur barındırmayan “sararmış yaprakların” toprağa düşmesine izin vermek yeni filizlenmelere yer açacaktır.