“Kendine iyi bakmak” denince insanın aklına kişisel gelişim konularının en klişe başlığı gelebilir. Ya da, belki de bencilliğin bir başka yüzü… İnsanın takıntılı bir biçimde aklını kendisiyle bozması… Diğer bir deyişle çarpık bir bireyselleşme… Böyle mi gerçekten?
İnsanın fiziksel bedenine, duygu alanına iyi bakmaya çalışması bencillik mi? Dünyada bu kadar sorun varken hem de… Galiba değil. Her birimiz, hiç fark etmesek bile makro düzeyde, bu dünyayı, bizim dışımızda milyarlarca canlı ile paylaşıyoruz. Kendi yakın çevremizde ise, ailemiz, dostlarımız, çalışma arkadaşlarımız var; çevremizle devamlı akış içinde olduğumuz sosyal bir paylaşım, alma-verme dengesi içindeyiz. Ve yine fark etmesek bile, ruhsal durumumuz, davranışlarımız, hayata katılma biçimimiz diğer insanların üstünde derinden bir etkisi bırakıyor. Aynı şekilde biz de diğer insanların fiziksel var oluşlarından ve psikolojik durumlarından etkileniyoruz. Fiziksel olarak iyi hissetmediğimizde, duygularımızı anlamak için kendimizle bağ kurmadığımızda, hayatımıza, zorlandığımız alanlara karşı farkındalık geliştirmediğimizde hem kendimiz hem de çevremiz için “zor bir insan” haline geliyoruz.
Çünkü fiziksel bedenimiz, ruhsal durumumuz bizim bu dünya, bu evrenle ilişki kurma araçlarımız.
“Kendine iyi bakmaktan” anladığımız, sosyal çevremizle, daha geniş anlamda hayatla sağlıklı ilişkiler kurabilmemiz için kendimizle bağ kurmamız, kendi ihtiyaçlarımızı, sınırlarımızı fark etmemiz, kendimizi hem fiziksel hem de duygusal olarak besleyebilmemiz. Uzun lafın kısası kendimize annelik, babalık etmek, kişisel sorumluluğumuzu üstlenmek. Kendimizle ilişkimiz sağlıklı, dengeli bir hatta yürüdüğünde, ruhumuz gerçek anlamda beslenebildiğinde ışığımız dış dünyaya da yayılacaktır. Sağlıklı, mutlu, kendiyle barışık bir insan hayata rahat, hafif, endişesiz bir biçimde katılırken, kendinden kopuk, kendiyle ne yapacağını bilemeyen bir kişinin payına düşen ise genelde endişe, güvensizlik ve negatiflik oluyor. Kendi içimizdeki karanlık, bir süre çevremize de sızıyor. İşte tam da bu yüzden, insanın kendine iyi bakması, bunun yollarını aramaya, keşfetmeye çalışması asla bencilce bir davranış değil.
İnceleme Önerisi: Kendine iyi bakmak; yoga yapmak
Her birimizin kendi bedenimizde, ruhumuzda yaptığımız temizlik başka hayatları da değiyor. Mutsuz, tatminsiz, kendi hayatıyla ne yapacağını bilemeyen bir anne, baba, kendi çocuğu ile de ne yapacağını bilemiyor. Fiziksel sağlığımıza dikkat etmediğimizde, ruhsal olarak da iyi hissedemiyoruz. Mutsuz bir kişi ne kadar uğraşırsa uğraşsın mutsuzluğunu saklayamıyor. Diğer taraftan, bazen, mutsuzluğumuzdan mütemadiyen çevremizi, daha geniş anlamda hayatı suçluyoruz; sanki devamlı hayattan alacaklıymış gibi hissediyor ve davranıyoruz.
Hayattan devamlı alacaklı gibi hissetmek… Kendimize iyi bakmanın kendimize uygun yollarını gördüğümüzde, yani, kendimizle bağ kurduğumuzda sorumluluk sahibi bir yetişkinin çocuğuna rahatça bakabilmesi gibi, kendimize bakmayı öğrenmiş oluruz.
İnceleme Önerisi: Great Loom Doğal Mum Setleri
Her birimizin ihtiyaçları, zevkleri birbirinden farklı. Birimize iyi hissettirecek bir şey, diğerimize belki de bir şey ifade etmeyecek. Ama öyle temel birtakım şeyler var ki, kendimize iyi bakma yolunda hepimize ilham olabilir.
Gelin şimdi buralara göz atalım:
- Nasıl hissediyorum?
Bu sorunun önemini belirtmek için altını ne kadar kalın, parlak bir kalemle çizsek az. Herhangi bir olay karşısında ya da rutin geçen bir günün ardında ne hissettiğimizi fark etmek için kendimize vakit ayırmak, kendimizle kurduğumuz en derin bağdır aslında. Günlük hayat bazen bizim için o kadar aynılaşır ve yaşadıklarımız ne olursa olsun o kadar sıradanlaşır ki, yorulduğumuzu, belki sıkıldığımızı, kendimizi genel olarak ihmal ettiğimizi fark etmeyebilir, arzularımızı, isteklerimizi gözden kaçırabiliriz. “Nasıl hissediyorum?” sorusu ise bizi bir nevi gündelik hayatımızın içine sokacak olan anahtar gibi. Bu soru aracılığı ile hislerimiz, duygularımız bizim için görünür olacaktır. Hissettiklerimizi keşfettiğimizde, onları doğru tespit ettiğimizde kendimize yaklaşmış olacağız.
- Neye ihtiyacım var?
Hayatımızın her döneminde ihtiyaçlarımız aynı değildir; bazen dinlenmeye, bazen de harekete ihtiyacımız vardır. Bazen koşmaya, bazen durmaya… Kendine iyi bakmanın yolu ise ihtiyaçlarımızı doğru tespit etmekten geçiyor. Hayatımızın bir kavşağında bize iyi gelen bir davranış kalıbı, bir sonraki kavşakta desteklemek bir yana bize köstek bile olabilir. Kendimize karşı açık bir farkındalıkla yaklaştığımızda “şimdi ve burada” ihtiyaçlarımız neler sorusuna doğrudan cevap bulabiliriz. Nasıl ki bir bebeğin bazen uyumaya, bazen oynamaya, bazen kucağa, bazen de yemek yemeğe ihtiyacı varsa bizim de ihtiyaçlarımız devamlı değişmekte. Korktuğu için ağlayan bir bebeği uyutmaya ya da yemek yemeğe zorlamak nasıl doğru değilse, kendi ihtiyaçlarımıza da doğru yöntemlerle yaklaşmamız önemli. İhtiyaçlarımızı ancak net olarak gördüğümüzde, kendimize doğru bir ilaçla yaklaşabiliriz. Kendimize iyi bakmanın yolu ihtiyaçlarımızı doğru tahlil etmekten geçiyor.
İnceleme Önerisi: Meditatif halin zevkli uğraşı
- Öncelliklerimi nasıl belirleyeceğim?
Bizler anne, babamızın çocuğu, çocuğumuzun anne ya da babası, birilerinin kardeşi, birilerinin çalışma arkadaşı, müdürü, patronu, komşusu, akrabasıyız. Bütün bu kimliklerin zaman zaman 24 saatin yetmediği kendine has sorumlulukları, talepleri var. Peki biz kendimiz için neyiz? Hemen söyleyelim:
Biz kendimizin başlangıç noktasıyız, kendimizin eviyiz.
Hayata, sevdiklerimize iyi olmanın yolu kendimize iyi olmaktan geçiyor. İstemeden yerine getirdiğimiz sorumluluklarımız, kendimize ve çevremizdekilere ifade edemediğimiz ihtiyaçlarımız gün gelir bizi içinden çıkılmaz hallere sokabilir. Kendimize dair ertelediğimiz tüm isteklerimiz gün gelir ertelenemez olur. Bizden beklenen sorumluluklarımız ne kadar yoğun, acil olursa olsun kendi ihtiyaçlarımıza el uzatmamız gerekli. Nasıl mı?
Bedenimizden gelen sinyallere her zaman kulak vermemiz, ciddiye almamız gerek. Hayatımıza sevdiğimiz bir fiziksel egzersizi sokmak, günde beş dakika bile olsa yoga matının üstüne çıkmak, yürümek, dans etmek bizi mutlu ettiği gibi, aynı zamanda canlandıracaktır da.
İnsanın kendine zaman ayırması asla lüks ya da bencilce bir davranış değil. Bazen çevremize ifade ettiğimiz “hayır” ya da “şu anda uygun değilim” ifadeleri kendimize dile getirdiğimiz koca bir “evet” anlamına gelecektir.
Ev halkı sevmese bile zaman zaman insanın sadece kendi sevdiği yemeği yapması, haftada birkaç saat bile olsa sadece kendi istekleri doğrultusunda geçirmesi, kendi isteklerini ertelememesi, bir başkasına yaparmışçasına kendi kendine jest yapması, listeyi daha da uzatabiliriz.
Rutin oluşturmak, gündelik hayatta insanın kendisiyle sırdaş olmasına ayıracağı bir süre aslında. Mum yakmak, tütsülerin büyülü kokularından mest olmak, meditasyon pratiğine vakit ayırmak, yazı yazmak, bazen de sadece koltukta oturup dışarıyı seyretmek bizi besleyen, destekleyen kendimize has rutinlerimiz olabilir.