Her birimiz müthiş bir sistem ile hayata geliyoruz. Beynimiz… İnsan beyninin gücü, potansiyeli, yapabilecekleri göz kamaştırıcı… Beynimizin sayesinde öğreniyoruz, öğrendiklerimizi hayata geçirebiliyoruz, bizden sonra gelecek olan nesillere aktarabiliyoruz, düşünüyoruz, planlar yapıyoruz… Beynimiz, her bir nöronuyla başlı başına bir mucize. Sanatsal faaliyetler, büyük buluşlar, büyük keşifler insan beyninin olağanüstü donanımı sayesinde. Ama bazen, hayatımızda, kendimizi öyle olaylar karşısında buluyoruz ki, bu muhteşem aygıtın bize sunduğu hiçbir çözüm, derdimize derman olmuyor. En iyice detayına kadar plan yapmamıza rağmen, bazen işler içinden çıkılmaz bir hale geliyor. Bildiğimiz her yol, bizi başka bir çıkmaza götürüyor. Ve kendimizi çaresiz bir şekilde, tek başına hissediyoruz. Oysa…
Bizi çevreleyen hayat, bizden çok daha büyük.
Beynimizin müthiş bilgeliğine rağmen, evrenin büyüklüğü karşısında bilebildiklerimiz, evrenin sadece çok küçük bir parçası. Mucize de tam olarak evrenin bilgeliği aslında. Evrenin bilgeliği kendi akışında her gün milyonlarca insanın hayatına mucizeler armağan ediyor. Her gün, milyonlarca insan umudunu kesmişken şifa ile buluşuyor. Her gün milyonlarca insan aldıkları bir telefonla hayatlarının değiştiğine tanıklık ediyor ve beklemediği bir anda karşılarına çıkan bir teklifle yaşamın değişen kapısından içeri adımını atıyor.
İnceleme Önerisi: Sınırlarınızın ötesine geçmek için yoga yapın
Ne kadar yetkin, zeki, donanımlı olursak olalım, bildiğimiz şeyler kısıtlı. Bizler, problemlerimize çare ararken, hayatımızı değiştirmek, arzularımızı gerçekleştirmek isterken bu kısıtlı bilgi çerçevesinde düşünüyoruz. Oysaki evren aklımıza gelmeyecek, düşünerek bulamayacağımız milyarlarca kombinasyonu barındırıyor içinde. Tam bu yüzden, kalbimizin en derinliğinde evrenin kıymetli bir parçası olduğumuzu hissetmek çok önemli. Evrenin kıymetli bir parçası olduğunu hissettiğimizde, evrenin mucizelerinin de parçası oluyoruz. Bulabildiğimiz çözümler, yapabildiğimiz planlar ötesinde birdenbire karşımıza hiç beklemediğimiz mucizelerin çıkacağına inanmak, yaşamı başlı başına bir şölene çevirecektir.
Çoğumuzun başına gelmiştir; bazen işin içinden çıkamadığımız, kendimizi çaresiz, tek başına hissettiğimiz anlarda birdenbire bir şey olur. Ve kendi kendimize şunu söyleriz: -Bin yıl düşünsem aklıma gelmezdi…
İnceleme Önerisi: Yaşam alanlarınızda kokunun yarattığı mucize
Sözlük anlamı “Bilimsel yasalarla açıklanamayan ve ilahi güçlere mal edilen, inananları tarafından hoş karşılanan sıra dışı olay” olan mucize kelimesi, aklımıza genelde efsaneleri, dini hikayeleri getirir. Gelin biz biraz kelimeyi sözlük anlamının dışına çıkaralım ve hiç beklediğimiz bir anda başımıza gelen ve bizi çok mutlu eden bir olay olarak alalım. Hayatın sorumluluğunu almak, isteklerimizi, hedeflerimizi gerçekleştirmek için çalışmak, planlar yapmak yetişkin olmanın bir parçası. Diğer taraftan da hiç beklemediğimiz bir anda başımıza adeta sihirli bir asanın dokunması ise yaşamayı muhteşem, büyülü ve neşeli bir hale getirmiyor mu? Ne dersiniz? Hani denir ya “Bu hayatta sadece kendine güveneceksin” diye… İşte mucizelere inanmak aslında bir taraftan da hayata inanmak ve güvenmek demek.
Hayatta güvenebileceğin tek şeyin kişinin kendisi olduğunu kabul etmek kendimizi yalnızlaştırmak, hayattan izole etmek değil mi?
Hayatta sadece kendimize güvenerek baktığımızda “Ben ve Diğerleri” gözlüğünden bakıyoruz. Oysa hayat tarafından desteklendiğimize inandığımızda kendimizi köklenmiş, topraklanmış hissetmek daha kolay olacaktır. Bu tıpkı bir çocuğun hiç beklemediği bir anda anne babasından çok istediğini bir hediyeyi alması gibi aslında.
İnceleme Önerisi: Ev dekorasyonunuzun zarif parçası
Başımıza mucizelerin geleceği konusunda inançsızlığımız varsa kendimize şu soruyu sorabiliriz:
- Hayat tarafından desteklendiğini hissediyor musun?
- Kendini şanslı görüyor musun?
- Başına gelen, karşına çıkan güzel, iyi olayları fark edebiliyor musun?
- Başına gelen güzel, iyi olayların kıymetini biliyor musun? Tadını çıkarabiliyor musun?
- Başına gelen güzel, iyi olaylar için gönülden teşekkür ediyor musun?
Mucize dediğimiz şey, Musa Peygamberin yaptığı gibi Kızıl Deniz’i asasıyla ikiye ayırması gibi mantıkla düşünüldüğünde inanması zor, sıra dışı olaylar olabilir ve bazen de hiç aklımızda olmayan küçük sürprizler şeklinde karşımıza çıkabilir. Yaşama ait hissetmiyorsak, kendimizi dışarda bırakılmış, şansız biri olarak görüyorsak mucizelere inanmamız elbette çok zor olacaktır. Düzenli meditasyon, yoga ve nefes çalışmaları yapmak zihnimizdeki bu tür kök inançların zayıflamasına ve “hayata” yerleşmemize olanak sağlayacaktır. Hayata “Şimdi ve Burada” farkındalığı ile katıldığımızda, gündelik hayatımızdaki küçük mucizevi dokunuşlara kolaylıkla tanıklık edebiliriz. Bu dünyaya gelen herkes ama herkes hayatın çok değerli bir katılımcısıdır. Gündelik hayatımızda sık sık bunu kendimize hatırlatmak çok kıymetli. Dememiz o ki: -Mucizelere inanmak hayatın sıcak ebeveynliğine inanmak demek aslında.
Şimdi her gün sabah uyandığınızda ya da gece yatarken yapabileceğiniz kısa bir meditasyon örneğini sizinle paylaşmak istiyoruz: Rahat bir oturuşa geç, istersen kanepede, istersen bir koltukta. Bağdaşta olabilirsin ya da nasıl rahat ediyorsan… Omuzların, kolların, ellerin rahat, Yüz kasların, çene eklemin, iki kaşının ortası rahat olsun. Omurgan kendi doğal dikliğinde… Ve istersen bu meditasyonu yatarak da yapabilirsin. Yavaşça gözlerini kapa. Dikkatini nefesine getir, Nefes alışını, nefes verişini izle, İçinden şu cümleleri tekrarla:
- Mucizelere inanıyorum
- Evrenin kıymetli bir parçasıyım
- Hayat tarafından destekleniyorum
- İçimdeki coşkuyu hissedebiliyorum
- Şükran ve sevinç hissediyorum
- Teşekkürler, teşekkürler, teşekkürler