Neden Kendimi Başkaları ile Kıyaslıyorum?  Kıyaslamayı Nasıl Bırakırım?

Neden Kendimi Başkaları ile Kıyaslıyorum? Kıyaslamayı Nasıl Bırakırım?

Aslına bakarsanız gözlerimizi dünyaya açtığımızda var olduğumuzu anlayabilmemiz, fark edebilmemiz için bir başkasının varlığına ihtiyacımız var. Yeni doğmuş bir bebeğin bedensel hislerini idrak edebilmesi için ona dokunulması gerekiyor. Doğduğumuz andan itibaren bir başkasının varlığına, temasına, ilgisine, yönlendirmesine muhtacız; bedensel ve psikolojik gelişimimiz insani, toplumsal ilişkiler içindeyken oluşuyor, destekleniyor ve olgunlaşıyor. Bağ kurmak dediğimiz şey de tam olarak bu.
Bir bebek olarak bize bakım verenle içgüdüsel olarak bağ kuruyoruz; kendimizi adeta ona teslim ediyoruz.
  Bebeklik, çocukluk, ergenlik dönemlerimizde ebeveynimizin, çevremizdeki yetişkinlerin rehberliğine, yolumuza ışık tutmalarına derinden ihtiyaç duyuyoruz. Bu temel ihtiyaç aslında sadece hayatımızın erken dönemlerinde değil, her dönemimiz için geçerli. İnsan, insan topluluğu içinde yönünü bulabiliyor, kendini güvende hissediyor ve yaşam içinde kendini konumlandırabiliyor. Çoğu zaman bir başkası ya da başkaları pusulamız oluyor. Yeni doğmuş bir bebek nasıl annesi ona sarıldığında bedenini hissediyorsa, ilerdeki dönemlerimizde de kendi varlığımızı anlamlandırabilmek için başkasına ihtiyaç duyuyoruz. Kendimizi bir başkasının gözleriyle görmek aslında başlangıç halimiz. “Kendini başkalarıyla kıyaslama” diyoruz sık sık. Hatta kişisel gelişim çalışmalarının en önemli konu başlıklarından biri de bu; Kendini başkalarıyla kıyas-la-ma…
Gelin görün ki toplumsal bir varlık olan insan, başkalarıyla paylaştığı/kurduğu ilişkiler ağında serpiliyor, oluşuyor, yaralanıyor, iyileşiyor, dönüşüyor.
Bizlerin temasa içinde olmaya ihtiyacımız var. Diğer insanlarla temastan bahsettiğimizde elbette bu bir paket. Başkalarıyla ilişki içinde kalarak sevgi, ilgi, destek elde ettiğimiz gibi, başka insanlara imrenmeyi, kendini başkalarıyla kıyaslamayı, bu kıyaslama sonucu kendini diğerlerinden üstün ya da düşük görmeyi de satın alıyoruz aynı zamanda bu paketle.
İnceleme Önerisi: Yoga pratiklerimizin en yakın arkadaşı
Aslında içinde yaşadığımız Batı tarzı toplumlar da tüm kurumlarını ve sistemini bireylerin çeşitli kategorilerle kıyaslanması üstüne kurulu. Sistem ancak böyle çalışıyor. Örneğin bir bebeğin ortalama kaç aylıkken emeklemeye başlayacağı ya da ilk göz temasını doğduktan kaç gün sonra yapacağını sağlık otoritelerini biliyor. Çocukların ortalama kaç yaşında okuma yazma öğrenebileceği, hangi yaşta hangi matematik işlemlerini yapabileceği de biliniyor. Bir çocuğun fiziksel gelişiminin sağlıklı olup olmadığı, diğer çocukların verilerinin ortalamasına göre belirleniyor. Anne babalar bilir, çocuğu bir dersten düşük not almışsa, çaktırmadan diğer çocukların da aldığı notlar öğrenilmeye çalışılır. Aslında burada öğrenilmeye çalışılan şey şudur; sadece benim çocuğumda mı bir problem var, yoksa sisteme dair bir problem var? Başta söylediğimiz gibi; bir başkasının varlığı kendi varlığımızı anlamamıza, değerlendirmemize olanak sağlıyor. Eğer sadece bizim çocuğumuzun notları kötüyse yapılması gerekenler başka, ama eğer tüm sınıfın notları kötüyse o zaman soruna başka bir gözlükten bakılmalı, belki de genele, sisteme dair bir sorun aranmalı.
İnceleme Önerisi: Great Loom Doğal Mum Setleri
 Biz ve başkaları… Ben ve öteki… Peki işler böyle yürüyorsa “kendini başkalarıyla kıyaslamak” neden istenmeyen bir şey? Çünkü kendimizi başkalarıyla kıyasladığımızda çoğunlukla mutsuz oluyoruz. İş yerimizde bizden daha fazla maaş aldığını öğrendiğimiz bir çalışma arkadaşımız mesela… Ya da bol bol seyahate çıkan komşumuz… Ya da anneliğini kendi anneliğimizle karşılaştırdığımızda daha yetkin ve başarılı bulduğumuz kız kardeşimiz… Belki de yıllar sonra üniversite arkadaşlarımızla buluşma yemeğinde karşımıza çıkan tüm dönem arkadaşlarımız… Sorun aslında kendimizi başkalarıyla kıyaslamak değil. Çünkü kendimizi başkalarıyla kıyaslayarak ilham, cesaret ve örnek alabiliriz. Yaşamlar birbirlerine ışık tutabilir. Bir insanın yaşamı, hayatta gerçekleştirdikleri, başka bir insanın potansiyelini ortaya çıkarabilir. Eğer biri, birileri bizim hayallerimizi yaşıyorsa, bu bizim de hayallerimizi gerçekleştirebileceğimizi gösterir aslında. Ama genelde işler böyle yürümüyor, değil mi? Dışardan baktığımızda birinin hayatını mükemmel görüyoruz ve gördüklerimizin bize ilham olması bir yana, bir başkasının hayatında işlerin yolunda gitmesini sanki kendi hayatımızdan çalınan mutluluk olarak görüyoruz. Keyfimiz kaçıyor, kendimizi yetersiz ve başarısız buluyoruz. Belki haksızlığa uğramış… Doğuştan beceriksiz gibi…
İnceleme Önerisi: Great Loom Çakra Sembollü Kolyeler

Peki neden bazı insanlar başkalarının hayatını ilham olarak görürken, bazıları ise kendilerine yönelik bir yıkım olarak yaşar?

Bunun kökeni elbette yetiştirilme tarzımıza dayanıyor. Muhtemelen hepimiz sevilerek büyütülmüşüzdür, ama bir çocuğun sevgi kadar şefkate, anlayışa, ilgiye, sabra, varlığına ve bireysel farklılıklarına saygıya ihtiyacı var. Böyle bir davranış yelpazesi ile yetiştirildiğimizde ne mutlu ki bize hayatı heyecan ve ilham verici olarak görebiliyoruz. Hayatla ve başkalarıyla kendimizi güvende hissederek bağ kurabiliyoruz. Farklılıklarımız ve kişiliğimiz görülmemişse veya devamlı başkalarıyla yarıştırılarak büyütülmüşsek, sevgi ve ilgi görebilmek için mücadele etmemiz gerekmişse, başkalarının hayatını adeta bizden çalınan hayatlar olarak görmeye başlıyoruz. İşin kötüsü devamlı kendimizi başkalarıyla kıyaslıyorsak, büyük ihtimalle çoluğumuzu çocuğumuzu, eşimizi, sevgilimizi de başkalarıyla kıyaslıyoruzdur. Böylece küçükken başımıza gelenleri farkına varmadan en yakınlarımıza da yaşatıyoruz; eşimizi, çocuğumuzu da başkalarıyla kıyaslamaya başlıyoruz.

Her şeyden önce şu durumu bir netleştirelim.

  • Kendi hayatımızı başkalarının hayatı ile sık sık karşılaştırıyor muyuz?
  • Kendi hayatımızı başkalarının hayatı ile kıyasladığımızda ne hissediyoruz?
İş yerinde aynı işi yaptığımız birinin bizden daha fazla maaş aldığını öğrendiğimizde sinirlenmemiz normal de, her durumda başkalarıyla kıyaslıyorsak ve bu kıyaslamak yakıcı bir kıskançlık ve haset duyguları ile sonuçlanıyorsa eğer, bunu bir fark etmek çok önemli bir adım olacaktır emin olun. Kıyaslamak, kıskançlık ile sonuçlanıyorsa bu duygumuz bizi hayattan izole eder ve kurban psikolojisine girmemize neden olur. Kendimizi başkalarıyla kıyasladığımızda ilham alıyorsak, yapabilme gücümüzü destekliyorsak ne ala tabii… Kıyaslamaya son vermek için ikinci adımımız kendimizi içten güçlendirmek ve ilgimizi dışarıdan içeriye kendimize doğru yöneltmek  “Kendini içten güçlendir ve ilgini dışarıdan içeriye kendine doğru yönelt” çok soyut bir ifade olarak gelebilir ilk başta. Şöyle örneklendirebiliriz: Diyelim ki yoga yapıyoruz. Sadece kendi yoga pratiğiniz ile ilgilenin. Başkalarının yoga matı üstünde “yaptıkları” ile ilgilenmek için vaktinizi, enerjinizi harcamayın. Eğer bir yoga stüdyosunda yoga yapıyorsanız, gözünüzü kendi yoga matından ayırmayın. Sosyal medyada kıskandığınızı fark ettiğiniz hesapları takip etmeyin. İlginizi tırnaklarınızı yiyerek başkalarının hayatını takip etmek yerine kendi hayatınıza yöneltmeniz fark etmeden sizi içten içe çok güçlendirecektir. Kıyaslamaya son vermek için üçüncü adım, hayatınızı nasıl yaşamak istiyorsanız öyle yaşamak için kendinizi organize edin, eğitin; harekete geçin. Daha fazla kitap okumak istiyorsanız, sosyal medyada daha az vakit geçirin. Daha fit bir beden istiyorsanız, yoga, pilates yapın, yürüyüşe çıkın. Resim yapmaya başlamak istiyorsanız, elinize en yakın kalemi alın. Seyahate çıkmak istiyorsanız, kent içinde kendinize rotalar belirleyin. Başka hayatlarda haset etmek yerine kendinizi “kendi hayallerinize” adayın. Kıyaslamaya son vermek için dördüncü adım, profesyonel yardım alın. Kendinizi kronik bir biçimde başka insanlarla kıyaslamak oldukça zehirleyici bir hale dönüşebilir. Bu alışkanlığımızın kökenleri çok derinlerde yatabilir. Böyle durumlarda farkındalık çalışmalarının yan ısıra profesyonel bir destek almak da gerekebilir.  Kıyaslamaya son vermek için beşinci adım, kendinizi kıyaslayarak kıskandığınız başka insanların iyiliklerini isteyin. İlk başta böyle bir şey yapmak biraz yapay gelebilir ama kendinizi kıyasladığınız her kişi için içinizden: -İyi ol, -Güvende ol, - Sağlıklı ol, -Mutlu ol, -Özgür ol Karşımızdakine iyi olmalarına yönelik temennilerde bulunmak bize de kendimizi iyi hissettirecektir.
Kendini devamlı başkaları ile kıyaslamak, insanlığı “Ben ve Diğerleri” olarak ayırmayı getirir ki, bu ayrım zaten kıyaslamanın ana sebebi.
Hayatı tüm canlılarla paylaştığımızı kabul ettiğimizde, Tüm insanların tıpkı bizim gibi korkularını, arzuları, istekleri, zaafları, kıskançlıkları, kusurları olduğunu fark ettiğimizde, Bu hayatta hepimize, hepimizin hayallerini gerçekleştirmeye yer olduğunu içten kabul ettiğimizde… Kıyaslama zaten kendiliğinden ortadan kalkacak.  

Çağla Güngör

Yin Yoga ve Mindfulness Öğretmeni

Bloga dön