- Korku
- Neşe
- Tiksinti
- Merak
- Üzüntü
İnceleme Önerisi: Kendini tanımanın en doğal yolu; yoga pratiğiLiteratürde suçluluk hissi şöyle tanımlanıyor: -Toplumsal olarak ya da aile dinamiklerimiz içinde yapılmaması konusunda konsensusa varılmış bir konuda eylemde bulunmak, eylemde bulunmaya teşebbüs etmek ya da eylemde bulunmayı düşünmek. Tüm toplumlarda cinayet işlemek, hırsızlık, dolandırıcılık yapmak vs. suç olarak kabul edilir. Ayrıca dedikodu yapmak, bir başkasının hakkını yemek, yalan söylemek gibi şeyler de onaylanmayan, takdir edilmeyen davranışlardır. Toplumun barış, düzen ve güven içinde bir arada yaşayabilmesi için yasalara ve neyin “suç” olduğuna dair tanımın net olmasına ihtiyacımız olduğu gibi, bazı toplumsal kabuller de bizlere “iyi” insan olmak için yol gösterici ve ilham olurlar. Suç işlediğimizde ya da başkalarına yönelik türlü hak ihlallerinde bulunduğumuzda kendimizi suçlu hissetmeniz sağlıklıdır. Böyle bir çerçeve ve “üst denetim” adeta bir suçu önleme mekanizması görevi görür. Dostoyevski’nin görkemli “Suç ve Ceza” romanı, zihninde cinayet işlemeyi rasyonalize eden ve cinayet işleyen bir gencin cinayet sonrası çektiği korkunç suçluluk duygusunu anlatır.
“Suç ve Ceza”nın unutulmaz kahramanı Raskolnikov suçluluk duymasa belki de cinayetlerine devam edecekti.Tarih suçluluk duygusu olmayan kişilerin seri halde işlediği suçlarla ile dolu. Burada tartışmak istediğimiz ise böyle bir suçluluk hissi değil. Kendimiz olma hakkımızı elimizden alan bir suçluluk duygusundan bahsetmek istiyoruz aslında. Bahsettiğimiz tarzdaki suçluluk hissi, toplumdan topluma, kültürden kültüre değişir. Böyle bir suçluluk hissi, bebeklikten itibaren beraber yaşadığımız kişilerin davranışlarımıza nasıl tepki gösterdiklerin göre ya da çevremizdeki yetişkinlerin yarattıkları kültürel ve duygusal atmosfere göre şekillenir. Bir bebek ne kadar ağlarsa ağlasın, isterse tüm mama kabını halının üstüne boşaltsın yaptıklarından dolayı suçluluk duymaz. Bizler neye karşı suçluluk duyacağımızı, neye karşı da duymayacağımızı adım adım, deneyim kazana kazana, çoğunlukla da hiç fark etmeden öğreniriz ve sorgulamadan içselleştiririz. Büyürken ebeveylerimiz, çevremizdeki yetişkinler bazı olumsuz olaylardan dolaylı ya da dolaysız bir biçimde bizi sorumlu tutmuşlarsa, ilerleyen yaşlarımızda neredeyse hayata karşı arketipsel bir suçluluk duygusu ile yaklaşırız. Ters giden her şeyden kendimizi sorumlu tutmak adeta yaşamsal bir refleks olmuştur. Mesela: Bir çocuk mutsuz bir evliliğe sahip ebeveynler ile büyüyorsa ve kulağına çeşitli zamanlar da “Nasıl boşanalım, çocuklarımız var…” lafları çarpıyorsa, bilelim ki çocuğun içinde suçluluk hissinin tohumları yavaş yavaş atılıyordur. Ya da: Büyüdüğümüz çevrenin yaşam kuralları katı ve tartışılmaya, sorgulanmaya kapalıysa, bireysel farklılıklara ve özgürlüklere saygı duyulmuyorsa, neyin doğru ve neyin yanlış olduğuna dair kanılar çok net ve tanımlıysa, kalıplara uymadığımızda güçlü suçluluk duyabilir, aslında bizi biz yapan özelliklerimizden dolayı kendimizi suçlu hissedebiliriz. Bir başka örnek ise: Kişiliğimizi oturttuğumuz çocukluk ve gençlik dönemlerimizde yaşımızdan büyük sorumluluklar almak durumunda kaldıysak ya da zekamız, kişiliğimiz, sorumluluk hissimiz, becerilerimiz vs. çevremiz tarafından abartılı bir biçimde övüldüyse, ilerde de bu övgülerin devam edebilmesi için potansiyelimizin çok üstünde sorumluluk alıp, yerine getiremeyince suçluluk hissedebiliriz. Veya: Ebeveynlerimiz mükemmelliyetçi ise ve çocukluk ve yetişme çağımızda “hayat performanslarımız” devamlı eleştirilmişse, yaptığımız şeylerde kendimizi başarısız görmek ve bu başarısızlıklardan dolayı da suçlu hissetmek bizim rutinimiz olabilir.
İnceleme Önerisi: Çakra Kristalli Su ŞişeleriÖrnekleri çoğaltmak mümkün. Peki içimizde durmadan bizi kemiren bir suçluluk duygusu varsa, ne yapmalı?
-
Kendi gerçeğini gör
-
Kendi gerçeğini kabul et
-
Narsistliği bir tarafa bırak
-
Destek al
Okuma Önerisi: İç Benliğinizi Güçlendirecek Beş Yol
-
Suçluluk hissin rehberin olsun
Analitik zihinle, kendi lehimize rasyonel kararlar almak çok kıymetlidir.Kararlarımıza sadık kalamadığımız durumlarda kendimizi suçlu ve huzursuz hissediyorsak eğer aslında çok da şanslıyız. Çünkü bu tür bir suçluluk hissi uyarıcı görevi görür. Çoğumuz aslında ne yapıp ne yapmamız gerektiğini gayet iyi biliyoruz da, işte alışkanlıklarımız, davranış kalıplarımız, konfor alanlarımız yerimizde saymamıza neden oluyor. Ve kendimize karşı suçluluk hissettiğimizde sistemimiz bize şunu söylemeye çalışıyor; -Neyi, nasıl yapman gerektiğini aslında biliyorsun. Tersini yapma! Hayrımıza olan kararlara sadık kalamıyorsak, e biraz da suçlu hissedelim yani…
Çağla Güngör
Yin Yoga ve Mindfulness Öğretmeni