Özgürleşmenin Dört Yolu

Özgürleşmenin Dört Yolu

Özgürleşmenin sözlük anlamı, “Özgür duruma gelmek, özgürlüğünü kazanmak” demek. Yani “özgürleşmek, özgür hissetmek” bize gümüş tepsiyle sunulan bir şey değil. Özgürleşmek için kendi yolculuğumuza çıkmamız, kendi gerçeğimizi yaratmamız, “kendimiz olmanın” tadına varmamız gerekli; biraz kan, ter, gözyaşı barındırıyor. Özgürleşmemize emek vermezsek dünyanın en özgürlükçü ülkesinde yaşasak bile kendimizi kıstırılmış, bastırılmış ve sıkışmış hissedebiliriz. Gelin bizi özgürleşmeye götürecek dört yola bakalım. Elbette sizin özgürlük yolculuğunuz farklı aşamalardan geçebilir, ne güzel.
Dinleme Önerisi: Kendinin Ebeveyni Olmak
  1. Yetişkin olarak

Yetişkin olmak bize kendi kendimize hareket etme, davranma, karar verme gücünü verir. Bir çocuk ya da ergen bu güçten doğal olarak mahrumdur; pek çok kararda ailelerine bağlıdırlar. Yapılan araştırmalar insan beyni tüm fonksiyonlarıyla 25 yaşına doğru ancak tamamlandığını gösteriyor. Beyinsel fonksiyonlarımızın tamamlanmış olmasını, doğru karar verme vermek, kendi sorumluluğunu doğru bir biçimde üstlenebilmeye hazır duruma gelmek olarak yorumlayabiliriz. Gençlik yıllarımızda fizyolojik yapımız tam gelişmediği için sonuçları itibariyle zarar göreceğimiz adımlar atmamız çok olası. Yirmili yaşlarımızın ortalarından itibaren ise kendimizi bilmeye, isabetli kararlar alabilmeye başlıyoruz. Yetişkin olmayı ise atacağı adımlarının sonuçlarını kestirebilmek, hayatının sorumluluğunu alabilmek, kendi hayatını, kimseye zarar vermeden kendi istedikleri doğrultusunda düzenleyebilmek olarak tarif edebiliriz. Kısaca “Yetişkin olmak eşittir kendi hayatının sorumluluğu almak demektir” diyerek özetleyelim durumu. Bu basitmiş gibi duran cümle aslında o kadar önemli ki…
Yetişkin olmak, kendi hayatının sorumluluğunu almak demektir…
Bu hayatta dünyanın en kolay yolu her şey için başkalarını suçlamaktır; başımıza gelen her istenmedik durum ya da mahrum bırakıldığımız durumlar için başkalarını sorumlu tutmak ne kadar pratik ve kolay… Tıpkı gençliğimizde her şey için annemizi babamızı suçladığımız gibi... Çoğu zaman haklı da olabiliriz elbette… Dünya pek çok durumda son derece adaletsiz ve kötü niyetli insan dolu. Önümüze taş koyan, bize kötü hissettiren… Ama yetişkin olmak ile aldığı kararlarda ailesine ve çevresine bağlı bir genç olmak arasında büyük fark var aslında. Yetişkin olduğumuzda hem fizyolojik yapımız hem de hukuksal statümüz gerekli gördüğümüz adımları atmak konusunda bizi destekliyor.
Özgürleşmenin, özgür hissetmenin birinci aşaması kişinin kendi hayatı üstündeki gücünü hissedebilmesidir.
Kendi kararlarımızı kendimiz almaya, sorumluluğumuzu üstlenmeye, hayatımızın dümeninin başına geçmeye başladığımızda yaşamımızdaki tüm zorluklara ve kısıtlayıcı etmenlere rağmen kendimizi özgür hissederiz. Özgürleşmek, kesintisiz bir biçimde her istediğimizi yapmak demek değildir. Özgürleşmek, şartları ne olursa olsun, o şartlar içinde kendi yolunu çizmeye muktedir olmak demektir.
İnceleme Önerisi: Kendini tanımada önemli bir adım; yoga pratiği
  1. Katı, değişmez alışkanlıklarınızın kölesi olmayarak

Alışkanlıklarımız, ritüellerimiz elbette olacak. Sağlıklı, dengeli, huzurlu bir yaşam için bize iyi gelen durumları, şartları alışkanlıklar ve ritüeller olarak hayatımıza sokmamızdan daha doğal ne olabilir? Ama işte tüm bu alışkanlıklar bizi öyle bir konfor alanına sıkıştırıyor ki, bizi desteklemesi ve güçlendirmesi gerekenler adeta ayağımıza pranga oluyor. Bazen hayatımızı değiştirmemiz gerektiğini hissetmemize rağmen adım atamamızın sebebi de tam olarak konfor alanımız haline gelen yaşam alışkanlıklarımız. Alıştığımız için bırakamadığımız işimiz, yeme düzenimize sadakatimizden dolayı bozamadığımız ev ritüellerimiz, vs. görünüşte bizi destekleyen tüm alışkanlıklarımız bizi kendilerine mahkum edip, yeniye, bilinmeyene doğru ilerlememizin önünde durabiliyorlar. Oysa yaşam devamlı değişir, dönüşür, tıpkı bedenlerimizin, duygularımızın, ihtiyaçlarımızın değişip dönüştüğü gibi.
Özgürleşme hali aslına bakarsanız biraz tekinsizliği, bilinmezliği göze almakla ilgilidir.
Tam olarak önümüzü, bizi bekleyeni göremesek bile konfor alanlarımızdan, alışkanlıklarımızdan dışarı çıkmaya cesaret ettiğimizde özgürleşme hissini de tatmış olacağız.
İnceleme Önerisi: Çakraların büyülü dünyası su ile buluştu
  1. Beklentisiz kalarak

Hayatımıza dair bir karar verdiğimizde, aklımızdaki hedefe ulaşmak istediğimizde, bir kişiye duygusal yatırım yaptığımızda karşımızdakinden ya da aldığımız aksiyon planlarından çok doğal ve haklı olarak bazı beklentilerimiz oluyor. Bunda yanlış bir şey yok ama sadece beklenti içinde olmanın doğurduğu bazı kısıtlayıcı sonuçlar var: Bir beklentimiz olduğunda tüm hesaplarımızı o beklenti üstüne kuruyoruz ve tamamen beklentilerimizi elde etmeye odaklanıyoruz.
Beklentilerimiz gerçekleştiğinde kendimizi iyi ve başarılı hissediyoruz, gerçekleşmediğinde ise çuvallamış ve sonuca ulaşamamış…
Hayatı bir nevi siyah ve beyaza sıkıştırıyoruz yani… Oysa özgürleşme hissi tüm bu siyah ve beyaz alanlardan azade bir hale ulaşmak demek. Mutlu olmak, kendini başarılı, anlamlı ve güvende hissedebilmek için belirli şartlara, sonuçlara ihtiyaç duymak bizi kısıtlayan bir blokajdır. Oysaki hayatı bir akış ve macera olarak kabul ettiğimizde, geçtiğimiz tüm süreçleri son derece eğitici, heyecan ve zevk verici olarak kabul edebiliriz. “Özgürlük hissini tatmamız için şuyum buyum olmalı”, demek, başlıbaşına sınırlandırıcıdır. Özgürleşme, şu andaki durumumuz ne olursa olsun, buradaki potansiyeli fark etmek, bu potansiyeli değerlendirmek “an” ile uyumlu bir şekilde akabilmektir. Özgürleşme başka ne olabilir ki?
İnceleme Önerisi: Great Loom Mini Zen Bahçesi
  1. Yapmak istemediğimiz ama yapmak zorunda olduğumuz şeyleri yaparak

Hayatta sadece istediği şeyleri yapabilmek özgürleşmeden ziyade şanslı olmakla ilgili galiba. Ayrıca tam olarak da sadece istediğini yapan bir insan var mı bilemiyoruz. Varsa bile mutlu mudur, çok emin değiliz açıkcası. Hayat bizim gündemimiz ve ajandamız dışında, milyarlarca insanın enerjisi, planları ve istekleriyle kendi karmaşasında, hiç durmadan dönüyor. Tüm bu birbirinin içine girerek çözülemeyecek şekilde karışmış ilişkiler içinde, her birimizin payına, elbette pek çok istemediğimiz şeyi yapmak düşüyor. Birinci maddede özgürleşme yolunda “yetişkin olmanın” ne kadar önemli olduğu üstünde durmuştuk. İşte istemediğimiz şeyleri yapma pratiği bizi yetişkin olmaya hazırlıyor. İş hayatımızda ya da özel hayatımızda bizi zorlayan ya da zaman zaman rahatsız eden şeyleri yapmak zorunda kalabiliriz. Burada önemli olan bu tür süreçlerden geçerken kendi duygularımızın, hislerimizin, düşüncelerimizin farkında olmak, onlarla bağımızı kesmemek. Zorlanmamıza rağmen devam edebilme hali bizi güçlendireceği gibi aynı zamanda dış koşullar ne olursa olsun ayakta kalmamızı sağlayacaktır. Bu tecrübe ise bizi yetişkin olmaya ve özgürleşmeye taşıyacak en önemli adımlardır. Elbette istemediğimiz şeyler yapmayı reddetmek, boyun eğmemek, inançlarımız uğruna mücadele etmek bizi özgürleştirir, bunu tekrar etmeye bile gerek yok. Tarih bu şanlı mücadelelerle dolu... Ama hepimiz yaşamışızdır; bazen reddetmenin imkansız olduğu durumlar, şartlar içinde buluyoruz kendimizi. Böyle durumlarla başa çıkmayı öğrenmek çok kıymetli ve önemlidir. İşlerin her zaman istediğimizin şekliyle yürümesinin heyecan verici ve geliştirici bir tarafı yok. Zorluklar, engeller, mücadeleler bizi yetiştirecektir. Özgürleşme tam olarak verdiğimiz bu mücadeledir. İşte hiç merak etmeyin, zorlayıcı durumlara ve hislerimize rağmen pes etmeden yolumuza devam etmek zamanla özgürleşmemizi sağlayan en önemli öğretmenimiz olacaktır.

BONUS:

Korkularınızla yüzleşin.
Dünyanın en güzel coğrafyasında, aşık olduğumuz insanla bolluk içinde yaşıyor olabiliriz. Ama içimizde bizi hayattan geri tutan korkularımız varsa tüm bunlar hayatın tadını çıkarmamızı, doya doya yaşamamızı engeller. Başarısızlık korkusu, yalnız kalma korkusu, rutinin dışına çıkma korkusu, rezil olma korkusu, alay edilme korkusu, aptal duruma düşme korkusu... Korkularımız bizim iç hapishanemizdir; nefes almamızı, harekete geçmemizi, kendimizi canlı hissetmemizi engeller. Adeta elimizi, ayağımızı bağlayan, görünmez kelepçe gibidirler. Eğer aşamadığınız bir korkunuz varsa, bu korkunuzu başıboş bırakmayın, gündeminize alın, kökenini bulmaya çalışın, yardım alın. Yeter ki korkularınızın sizi yönetmesine izin vermeyin.      

Çağla Güngör

Yin Yoga ve Mindfulness Öğretmeni

       
Bloga dön