Köklerden Gökyüzüne Doğru
Çakra yolcuğuna çıkarken, daha rahat anlaşılsın diye, Çakra Sistemimizi bir bebeğin fiziksel ve psikolojik gelişimini örnek olarak aldık.- Çakra Sistemimize Kök Çakradaki hayatta kalma içgüdüsü ve temel ihtiyaçlarımızı karşılanması ile başlarız.
- Sakral Çakrada duygularımız, arzularımız ve isteklerimizle tanışırız.
- Karın Çakrasında irademiz, yapabilme gücümüz, eylemlilik halimiz bize kendini gösterir.
- Kalp Çakrasında sevgiyle bağ kurmaya, sevgi ilişkilerini alma ve verme dengesi içinde yürütmeye adım atarız.
- Boğaz Çakrası kendi gerçeğimizi ifade edebilme halimizdir.
- Alın Çakrasında ise deriz ki: Derinden görmeye, fark etmeye, hayal ederek yaratmaya hakkım var.
Okuma Önerileri: Kök Çakra Sakral Çakra Karın Çakrası Kalp Çakrası Boğaz Çakrası
Organ Gözlerden Üçüncü Göze
Hayatı görerek algılarız, organ gözlerimiz, renkleri, desenleri, şekilleri önümüze yığar. Gün içinde bazı dış uyarıcılar dikkatimizi çeker ve onlara özellikle bakarız, inceleriz, hafızamıza belli kodlarla yerleştiririz. Ama binlerce şeyi de özel bir dikkat olmaksızın görürüz, üstlerine düşünmeyiz, gözlerimiz aracılığı ile beynimizde, hafızamızda yer ederler. Hafızamızda olduklarını bile bilmeyiz. Bir bebeğin görmeyle ilişkisi Alın Çakrasını anlayabilmek için ilham verici bir yolculuktur. Bizler görerek doğmayız. Ana rahminin loş ortamından hastanenin aydınlık ortamına geldiysek gözlerini hemen açmak bebek için rahatsız edici bir etkinlik olur. Bu yüzden insan doğasında en uygun doğum atmosferi az ışığın olduğu loş ortamlardır. Bebekler iki ya da üçüncü aylarında kendilerine yakından bakan birini seçebilirler. Onuncu aydan itibaren uzağı seçebilirler. On sekiz aydan itibaren baktıkları şeyin ayrıntılarını, özelliklerini seçebilirler. Üç yaşından itibaren görme yetileri bir yetişkinin görme yetisinin %80’ine ulaşmıştır. Üç yaş itibariyle elindeki nesneyi inceleyen bir çocuk gördüyseniz eğer nesneye ne kadar dikkatli baktığını fark etmişsinizdir. Elinde evirir, çevirir, kendine yakınlaştırır, kendinden uzaklaştırır, ağzına götürür, yere çarpar. İlgisinin odağındaki nesneye tüm yönleriyle hakim olmak ister. Küçük çocuklar organ gözlerinin onlara sunduğu imkandan sonuna kadar adeta doğal bir içgüdüyle yararlanırlar. Karşılarındaki kişi onlar için yeni, onlara daha önce hiç görmedikleri bir “görsellik” sunuyorsa, gözlerini ayırmadan onlara bakarlar. Bizler nesnel dünyamızı organ gözlerimizle baka baka oluştururuz. Gördüğümüz her nesne, her insan, her manzara, her şekil, her renk, bir sonraki için referans olur. Yaşam yolculuğumuzun ilk yıllarında gözlerimizin bize sundukları anlam dünyamızı da oluşturur. Gözlerimiz sakin, huzurlu, bizi kabul eden bir manzaraya tanıklık ettiyse anlam dünyamızın renkleri sakinlikten, huzurdan, kabul görmenin güveninden oluşur. Gözlerimizin tanıklığı kavga, şiddet, sertlik, boşluk üstüneyse anlam dünyamız da bu doğrultuda şekillenir. Organ gözlerimizin tanıklığı iç gözümüzün ruhunu oluşturur. Dışarda ne gördüysek, içerde bu gördüklerimiz temelinde kendimize ve hayata bakarız. İki organ gözümüzün ortasında ise Hint Felsefesindeki çakra anlayışına göre Üçüncü Gözümüz bulunur. Üçüncü Göz, Alın Çakrasının bir diğer ismidir. Üçüncü Gözümüz bizi dış dünyada gördüklerimizin esiri olmaktan korur. Derin bir iç görüye sahiptir. Organ gözlerimizin gördükleri, hele dikkatle, farkındalıkla bakmıyorsak çok manipülatif olabilir. Üçüncü Gözümüzün görevi gördüklerimizi doğru şekilde idrak etmektir. Dış dünyayı doğru bir şekilde kavrar ve idrar edersek, geleceği doğru bir biçimde sezebiliriz. Organ gözlerini eğitmeyi, doğru bakmayı öğrenmemiş biri sezgilerinde yanılmaya açıktır. Sherlock Holmes organ gözlerinin hükümdarıdır. Etrafına delice bakışlarla bakar, hiçbir ayrıntıyı kaçırmaz, kimsenin görmediklerini görme ustasıdır. Küçük ayrıntıları birleştirerek kimsenin farkına varamadığı büyük resmi fark eder. Sezgileri çok kuvvetlidir, sezgilerinde çok az yanılır. Hindu anlayışına göre Üçüncü Göz sezgiselliği, zihnin bilinçdışı alanını, bütünle bir olmayı ifade eder. Türkçede “Bakar kör olmak” diye bir kullanım vardır. Organ gözlerin sağlıklı olmasına rağmen dikkatsizlikten, özensizlikten hiçbir şey görmemek anlamına gelir. Gördüğün şeyi tüm yönleriyle kavradıktan sonra görünenin ötesine geçmek mümkün olabilir. Üçüncü gözün manifestosu ise, “Algılamaya, kavramaya, sezmeye hakkım var”dır. Sağlam bir algı, kavrama ve sezme yetisi için de hayatımızda meditasyona yer açmamız gereklidir.Işık, Alın Çakrasının Elementi
Işık olmazsa göremeyiz. Işık olduğu halde gözlerimiz bozuksa ya da mesela kirli bir camdan dışarı bakıyorsak gördüklerimizde yanılırız. Güneş gözlüğümüzdeki filtreler de baktığımız şeyin gerçek renklerini değiştirir. Eğlence merkezlerindeki güldüren aynalar nesnelerin, insanların şekillerini deforme eder. Meditasyon pratiğinde yoğunlaşmamız, Üçüncü Gözümüzü keskinleştirir; adeta camımızı temizler, suni renk filtrelerini yok eder. Metaforik olarak konuşmamız gerekirse gözlerimizdeki bozukluğu giderir. Alt çakralarımızın dengesiz bir biçimde çalışması (yetersiz ya da aşırı çalışma) Üçüncü Gözümüzün gücünü etkiler. Meditasyon yaparken kendimizi, gündelik hayat koşturmasından ve dış uyarıcılara maruz kalmaktan çekip bir süreliğine düşüncelerimize, zihnimizde beliren imgelere, renklere, vs. pasif bir biçimde seyirci olmaya kendimizi bırakmak sezgilerimizi, kavrama halimizi, görünenin ötesini görme yetimizi bize kazandıracaktır.Meditasyon çalışmalarınız için mala, mantra gibi araçların da desteğini alabilirsiniz.
Hayallerini Yönetmek, Hayallerin Esiri Olmak, Hayalsiz Olmak
İlk üç çakra bedensel ihtiyaçlar ve meselelerle ilgilidir. Alın Çakrasında ise biz artık sezgisel bir yere doğru evriliyoruz. Somuttan soyuta doğru akıyoruz. Alın Çakrası hayaller, gelecek, sezgilerle geleceği kurmakla da ilgilidir. Dünyadaki mucitlere, ülkelerin kurucu liderlerine, kaşiflere, bilim insanlarına baktığınızda aslında yola ilk çıktıklarında ellerinde hayallerinin, bir tasavvurun olduğu görürüz. Hangi alana bakarsak bakalım, dünyada köklü değişiklik yapan pek çok kişinin ilk başlardaki yalnızlıkları karşımıza çıkar. Onlar size “mantıklı kişilerin” tüm uyarılarına rağmen çizdikleri gelecek vizyonu ile ilerlemekten çekinmezler.- Bu yepyeni bir ülke olabilir.
- Yeni bir ürün olabilir.
- Yeni bir keşif olabilir.
- Gözlerini kapatınca hiçbir şeyi görselleyemezler. Renklerle araları yoktur.
- Etraflarında olup bitene karşı vurdumduymazdırlar.
- Burunların önünde olanı fark edemezler, gerçeği inkar ederler.
- Ayrıntıda kaybolup bütünü göremezler.
- Kendi bedensel alanlarına hapsolmuşlardır.
- Alın Çakrası bizi kendimizden özgürleştirip bütünün, insanlığın, evrenin bir parçası olma yolunda attığımız müthiş bir adımdır.
- Art terapi çalışmaları
- Meditasyon
- Hafızayı güçlendirici çalışmalar
- Sanatsal faaliyetler
- Rüyaları yazma
Uygulama ve Dinleme Önerileri: Pocast&Video bölümümüzden ulaşabilir ya da buraya tıklayarak doğrudan erişim sağlayabilirsiniz.Alın Çakrasının: Rengi : Çivit mavisi Duyusu : Duyu ötesi algılama Gölgeli Hali : Yanlış görü İfadesi : Algılamaya, kavramaya hakkım var. Tohum Sesi : OM
Çağla Güngör
yogabiz.pro