Beşinci Çakra yani Boğaz Çakranıza hoş geldiniz. Burası kendini tanımanın, dış dünyaya ifade etmenin, hayatla iletişim içinde olmanın, dinlemenin, dinlenen ve dinleyen olmanın keyfini çıkarmanın, kendi sesine bu dünyada yer açmanın, kendini ifade etmek için içindeki yaratıcılığı keşfetmenin alanı. Vishuddha (Sanskrit dilinde arındırma anlamına gelir) olarak da bilinen ve Çakra Sisteminde Kök Çakradan yukarı doğru yükseldiğimizde beşinci çakra olan Boğaz Çakrasının en temelinde kendi gerçeğimizi dünyaya rahat ifade edebilmemiz yatar. Fiziki bedenimizde boğaz, boyun, omuzlar, kulaklar, soluk borusu, yemek borusunu yönetir. Boğaz Çakrasının rengi mavidir, gelişim çağı 7-12 yaş arasıdır.
Yoga pratiğinizin en yakın arkadaşı olan matınızı çalışmak istediğiniz çakra renginde seçebilirsiniz. Örneğin Mavi Jüt Mat, Boğaz Çakrası için uygun…
Çakra Yolculuğu
Gelişim macerasında Boğaz Çakrasına ulaşana kadar pek çok önemli dönemeçten geçtik; adeta kendimizi inşa ettik.
Okuma Önerisi: Kök Çakrada hayatta kalmayı, temel ihtiyaçlarımızı fark etmeyi, onlara hizmet etmeyi öğrendik. Sakral Çakrada duygularımızı fark etmeyi, onlarla uyum içinde yaşamayı öğrendik. Karın Çakra içimizdeki yapabilme gücümüzün ateşini yaktık. Kalp Çakrasında sevme ve sevilme hallerimiz arasında denge kurmaya ve “biz olma” bilincine adım attık.
Artık Boğaz Çakrasındayız. Her bir çakra kendi özerkliği içinde değerlendirilse de birbirleriyle ilişkileri çok önemlidir. Kendi dengesini yitirmiş her çakra bir diğer çakranın da dengesini bozar. Bir çakranın aşırı ya da yetersiz çalışması altındaki veya üstündeki çakranın güçlü ve dengeli çalışmasını engelleyebilir.
İfadenin Gücü, Boğaz Çakrası
Bir kişinin kendi gerçeğini özgürce ifade edebilmesi temel ihtiyaçları kadar elzem bir şeydir. Güvenli bir evde, sevdiklerimizle beraber karnımız tok bir biçimde yaşasak bile, o topluluk/aile içinde söz hakkımızın olması, kendi taleplerimizi arzularımızı hiç saklamadan, rahat ve kendimizi güvenli hissederek dile getirebilmek ekmek, su, hava kadar önemlidir. Bir kişin kendine dair bir gerçeği saklamak zorunda kalması zaten o kişiye “sen güvende değilsin” duygusunu derinden hissetmesine sebep olur. Korkmadan, kendini sansürlemeden, söylemek istediklerini eğip bükmeden rahatça konuşabilmek temel bir haktır. Kendimizi özgürce ifade edebilmemiz için alt çakralardaki çalışma alanlarımızda güçlü ve dengeli olmayı öğrenmiş olmamız gerekli.
Yaşadığı ortamda güvenli hissetmeyen, temel ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda kuşkusu olan, duyguları, hazları konusunda rahat olamayan, harekete geçmek için kendini engellenmiş hisseden (engellenen), alma verme, sevme, sevilme akışları içinde kendisi için ideal dengeyi bulamamış bir kişinin sesi ya yetersiz ya da aşırı güçlü çıkacaktır.
Kendi Gerçeğimiz
Bizler sosyal bir ortamda, bir ailenin içinde gözümüzü açarız. Bizden güçlü, muktedir aile bireylerimiz tarafından besleniriz, büyütülürüz, yetiştiriliriz. Daha sonra o aileden çıkar, okul, arkadaş grupları, iş çevresi gibi başka sosyal ortamlara dahil oluruz. Katıldığımız bu çevrelerin kendine has inançları, kuralları, alışkanlıkları, gelenekleri, kalıpları vardır. Kişiliğimiz tüm bu yapılardan etkilenir, bu yapılarla şekillenir. Kişinin sağlıklı, esnek bir zihinsel yapıda olabilmesi tüm bu yapılara kolay adapte olabilmesini sağlar. Sağlıklı bir kişilik yapısı, hayata kalıplar eşliğinde bakmaz, kendi gerçeği dışında gerçeklere, inançlara, yaşam biçimlerine saygı duyar ve onlarla ahenk içinde yaşamayı başarır. Ama içinde bulunduğumuz sosyal çevrenin (aile, okul, iş, vs.) kimseye söz hakkı tanımayan, baskıcı, katı kuralcı olması durumunda, bizler hiç farkında varmadan, kendimizi koruma adına, kendi sesimizden, kelimelerimizden, gerçeğimizi ifade etme gereksinimimizden vazgeçebiliriz. Çok fazla yalana, hakarete, alaya, şiddete maruz kalma kişinin kendi sesini aşırı kısmasına ya da sesini aşırı açmasına sebep olabilir.
Yalanlar, Maskeler
Annemizin memesinden süt emmeyi bilerek bu dünyaya geliriz. Kimse bize nasıl süte ulaşacağımızı öğretmez, içgüdüsel olarak bu bilgiye zaten sahibizdir.
Ama yalan söylemeyi öğreniriz. Neden bazı insanların çok kolay yalan söyleyip, bazı insanların yalan söylemeyi başaramadığını hiç düşündünüz mü? Emin olun ki gözünü kırpmadan yalan söyleyebilen insanlar, buna doğuştan yatkın oldukları için değil, erken çocukluk ve gençlik dönemlerinde yalan söylemeleri sayesinde zarar görmekten kurtulduklarını keşfetmeleriyle hayatlarına “yalanı” dahil etmeleriyle bolca pratik yapmaları neticesinde iyi yalan söyleyebilme yetisini kazanmışlardır. Aklımızdan ya da kalbimizden geçenleri rahat bir biçimde söyleyemediğimiz, dış dünyaya karşı ifade edemediğimiz tüm duygular, kararlar, düşünceler bizde hiç fark etmesek de maskelere sebep olur. Hayata karşı ifadesini bulamamış duygularımız, düşüncelerimiz, kararlarımız ve tercihlerimizle yaşamak, onları saklamak, onlar yokmuş gibi davranmak (hatta bazen kendi inançlarımızın tersine şekilde yaşamak) bizi derinden huzursuz eder, kendimizden uzaklaştır, çürütür.
İçimizde Bildiklerimizi, Dışarıya Manifesto Edememek
Kelimelerin gücü çok yüksektir. Ne istediğimizi, neyi sevdiğimizi, neden nefret ettiğimizi, neyin bize iyi geleceğini, neye inandığımızı içten içte, net bir biçimde bilebiliriz. Ama iş bunları dile getirmeğe geldiğinde artık başka bir aşamaya geçiyoruz demektir. Bizi biz yapanı, bize ait olanı kendimize saklamak yerine dışarıya, dünyaya, hayata açmak, ilan etmek kendi hayatımıza net olarak sahip çıkmak demektir.
Boğaz Çakrası bizim konuşma, kendimizi ifade hakkımızdır. Bazen hiçbir dış baskı olmamasına rağmen içimizde tuttuklarımızı kelimeler ve sesimiz aracılığı ile hayat ile paylaşmak bize çok zor gelir.
Maskelerimiz, gerçeğimizi yansıtmayan ifadelerimiz hayatımızı ilk bakışta kolaylaştırsa bile, tüm bu mekanizmaları bir kenara bırakıp kendi gerçeğimize sadık kalarak onları ifade ettiğimizde gerçek bir arınmadan geçeriz.
Vishuddha, Sankrit dilinde “arındırma” anlamına gelir. Sistemimizi, ruhumuzu, dimağımızı, sesimizi, ifademizi gerekçesi ne olursa olsun yalandan, maskeden arındırmak tam da Boğaz Çakrasının görevidir.
Yaratıcı İfade
Tıpkı Sakral Çakrada olduğu gibi Boğaz Çakrası da yaratıcı alanlarla birebir ilgilidir. Kendinizi, kendi gerçeğinizi nasıl ifade ediyorsunuz? Hepimizin kelimeler dışında rahatça ifade edebildiğimiz alanlar vardır. O “şeyle” meşgulken, zamanı unuturuz, ona, kendimizden, benliğimizden çok şey katarız. O şey artık bizim ifademize dönüşür, o şey aracılığı ile hayata kendimizi sunarız. Sanatın her dalı kişinin kendisini ifade etmesi için muhteşem birer araçtır. Burada amaç ortaya benzersiz sanat eserleri çıkarmak değil, kendi ifademizi yaratıcılık aracılığı ile vücut bulmasıdır. Sanatsal faaliyetler dışında da bizi biz yapan her meşguliyet aslında yaratıcı bir aktiviteye dönüşebilir.
Şu soruyu kendimizi sorduğumuzda çok önemli bir Boğaz Çakrası çalışmasına adım atmış oluyoruz:
- Kendimi nasıl ifade etmek isterim?
- Kendimi nasıl ifade ediyorum?
- Kendimi ifade edebiliyor muyum?
Verdiğimiz cevap bize bizimle ilgili çok şey söyleyecektir.
Boğaz Çakrası, Sistemimizin İletişim Uzmanı
Boğaz Çakrası bizim iletişim alanımızdır. Boğaz Çakrası dengeli çalışan biri net, duru, ne az ne de çok, tam da olması gereken kelime kullanarak kendisini ifade edebilir. İçinde bulunduğu durumu anlatabilmek için kelimelerin yetersiz geleceğini düşündüğü için çok fazla konuşmak ya da aynı gerekçe ile hiç konuşmamak Boğaz Çakrasının dengesizliğine işaret edebilir. Kendini başarılı bir şekilde ifade etmek iletişimin bir ayağı ise, diğer ayağı da karşısındakini dikkatli ve kalben dinleyebilmektir. Karşımızdakini yargılamadan, kendimizi tam olarak ona vererek dinleyebilmek karşımızdakiyle bağ kurabilmek için çok önemlidir. Çoğu insan karşısındakini dinlerken genelde kendi içinden konuşur, arkadaşı sustuktan sonra kendi söyleyeceklerini hazırlar ya da içinden arkadaşının söylediklerine cevap verir. İçimizden verdiğimiz cevap ile arkadaşımıza verdiğimiz cevap zaman zaman bir birden farklıdır. Düşündüklerimizi karşımızdakiyle paylaşmamak, kendi içimizde tutmak, uzaklık yaratır. Bizi bağ kurmaktan alıkoyar.
Sağlıklı, kalben kurulmuş bir iletişimde yargılamadan, geçiştirmeden, kabalaşmadan, karşımızdakinin kalbini kırmadan düşüncelerimizi paylaşırız. Güçlü ve dengeli bir Boğaz Çakrası kendi ve başkalarının gerçeği ile uyum içinde kalabilir. Şefkatle, nezaketle ve dürüstçe kurulan her ilişki müthiş bir Boğaz Çakrası çalışmasıdır. Karşısındakini dinleyememek, çok yüksek sesle konuşmak, gerekli olmayan durumlarda bile kendini savunurcasına saldırgan bir biçimde konuşmak, dedikodu yapmadan duramamak, karşısına çıkan herkese “kendi” dedikodusunu yapmak rayından çıkmış aşırı çalışan bir Boğaz Çakrasına işaret edebilir. Kısık sesle konuşmak, duygularını ifade edecek kelimeler bulmakta zorluk çekmek, ketum olmak, içe kapanıklılık, suskun olmak, kendini ifade edecek alanları yaratamama yetersiz çalışan Boğaz Çakrasının işaretleri olabilir.
Kendi Gerçeğini Onurlandır
Kişinin kendi gerçeğine sahip çıkması uzun bir yolculuktur.
Bu yolculukta ilk önce kendimizi güvende hissetmeli, suçluluk duymadan duygularımızla bağ kurabilmeli, iç gücümüzü keşfetmeli, sevmeye ve sevilebilmeye izin vermeyi öğrenmemiz gereklidir. Kendi sesimizi, kendi kelimelerimiz sevmek, bu hayatta söyleyeceklerimizin önemi olduğunu bilmek, kendi gerçeğimiz olduğu kadar başkasının gerçeğine de şefkatle, sevgiyle ve saygıyla kabul etmek, dünyadaki tüm sesler arasında ahenkle yaşayabilmek Çakra Yolculuğu eşşiz hale getiren bir maceradır.
Lapis Lazuli Boğaz Çakrasının taşıdır. Her gün suyunuzu Lapis Lazuli kristal taşlı su şişesinden içmek suyun ve Boğaz Çakrasının arındırıcı etkisini size sunar.
Boğaz Çakrasına İyi Gelecek Egzersizler
- Nefes çalışmaları
- Meditasyon
- Hikaye anlatıcılığı
- Sanatsal faaliyetler
- Ses çalışmaları, mantra, şarkı söylemek
- Bilinç akışıyla günlük tutmak
- Şiddetsiz iletişim çalışmaları
- Karşındakini nasıl dinlediğine dair farkındalık çalışmaları
Boğaz Çakrasının:
- Rengi: Mavi
- Duyusu: İşitme
-
Şifa Kristali: Lapiz, mavi kuartz
- Gölgeli Hali: Yalanlar
- İfadesi: Konuşmak ve duyulmak istiyorum.
- Tohum Sesi: Ham
Üzerinizde Lapiz Luzuli taşını taşımaya ne dersiniz?