Önyargıları yıkmak: Önyargı Detoksu, 5 Kural

Önyargıları yıkmak: Önyargı Detoksu, 5 Kural

Önyargı deyince Einstein’ın o cümlesi geliyor aklıma: “Önyargıları yok etmek, atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur.” Einstein’ı bu cümleyi kurmaya iten koşullar ve karşısına çıkan hikayeler bir hayli zorluydu mutlaka… Eğer katı ve koşullanmış bir zihinle kişileri, olayları değerlendiriyorsak, önyargı bir sosyal aktiviteye ardından da kitlesel bir harekete dönüşecek kadar tehlikeli olabiliyor. Bu nedenle “kendilik işçiliği”ni daima önemsiyoruz… Kişinin kendi zihnini, bedenini, iç iklimini düzenlemesi merkezinde kalmasını, yargısız ve açık bir zihinle sağlıklı değerlendirme yapmasını sağlar. Merkezimizde kalabilmek için de merkezimize yani özümüze yolculuk yapmalıyız… Bunun araçlarını pek çok yazımızda detaylarıyla paylaşmaya devam ediyoruz. Bu yazıda da önerilerimiz var…
Okuma Önerisi: Mindfulness 101 – Çok Güzel Bir Yolculuğa Çıkarken İşimize Yarayacak Temel Kavramlar 1
Şimdi gelin, önyargı detoksu için uymamız gereken 5 kurala bakalım. Adım adım, başa dönerek uyguladıktan sonra önyargılı tutumlarınızın seyrelmeye başladığına tanık olacaksınız. Önemli olan, her şeyin bir günde değişmesini beklemeksizin sabırlı ve istikrarlı bir şekilde çalışmak, her önyargı tuzağına düştüğünüzde -ki düşeceksiniz çünkü bu artık neredeyse fark etmeden yaptığımız ezbere bir şeye dönüştü- pes etmeden kuralları hatırlayıp devam etmek:
  1. Etiketlemeyin

En başta kendinizi… “Yeteri kadar esnek değilim, yoga yapamam”, “Bu yaştan sonra öğrenemem”… Kendimizi bilmezsek  etrafımızı bildiğimizi nasıl düşünebiliriz…? Kendinize karşı acımasız olmanızın nedeni, potansiyelinizin farkında olmayışınızdır. “Ben bu hayatta her şeyi yapabilirim” uç noktası ne kadar sağlıksızsa kendini ezbere yargılamak da o kadar sağlıksız. Bir şeyi yapmak mı istiyorsunuz, deneyin, yanılın ya da yanılmayın… Yanılgı sizi küstürmesin ya da öfkelendirip utandırmasın. İnsanları kabul, kendini kabul ile başlar.
  1. Kusursuz olmayı ve olunmasını beklemeyin

Kusursuzluk gerekli mi? Önce kendinize bunu sorun… Mükemmel olmak ne işinize yarayacak? Bir sonraki adımda ya da başka bir hikayede “kusurlu” olma ihtimaliniz yok mu? Olmasın mı? Elbette olsun… Kusursuzluk koşullanması stres kaynağından başka bir şey değildir. Diğer yandan bazılarınızın “Bu huyumu hiç sevmiyorum ama ne yapayım mükemmeliyetçiyim” dediğini duyar gibiyim… Şikayet ediyormuş gibi yapıp içten içe kendinden hoşnut olma… Oysaki mükemmeliyetçilik bizi kilitler. Mükemmel olma kaygısı, mükemmel olamama korkusuna dönüşür. Sonuçta “mükemmel olmayan” bir şeyin çıkmasındansa “hiçbir şeyin” ortaya çıkmasını yeğleriz.
Okuma Önerisi: Özgürleşmenin Dört Yolu
Kusursuzluk takıntısı, kendimize karşı önyargıları büyütürken etrafımızdaki insanlardan kusursuz olmalarını beklememizden beslenir. İnsanların bize karşı kusursuzluk borcu yoktur. Kusursuz olmayana da önyargı ile yaklaşmaya hakkımız yok. Bunun yolu da “olanı, olduğu gibi kabul”den geçiyor. Ulaşması meşakkatli bir sonuç olsa da yolculukta karşınıza pek çok armağan çıkacaktır… “Nasıl?”ın yanıtı son bölümde…
  1. İlk izlenim sonrası kendinize ve karşınızdakine zaman tanıyın

İlk izlenim kaçınılmazdır… Hepimizin geçmişinden taşıdığı bilgiler, deneyimler var. Bunlar bizim değer yargılarımızı oluşturuyor ama asıl mesele, önyargı tuzağına düşmemek… Örneğin; daha önce bulunmadığım bir evde kedi görmemin bendeki ilk izlenimi ile sizdeki ilk izlenimi farklı olacaktır… Ya da bir arkadaşınızla aynı anda tanıştığınız bir üçüncü kişi sizde antipatik hisler uyandırabilir, arkadaşınız ise çoktan o kişi ile derin bir sohbete dalmıştır… İlk izlenimin önyargıya dönüşmesine kendinizi teslim etmeyin. İlk izleniminizi fark edin, bir tarafa bırakın ve gözlemlemeye devam edin ama yargılamadan.
  1. Yargıladığınız anlarda düşünce trafiğinizi yakalayın ve duygularınızın izini sürün

Bir önceki maddenin tamamlayıcısına sıra geldi. Düşünmek için dizayn edilmiş bir yapı olan zihnimize hiçbir şey düşünmemeyi öğretemeyiz. Düşünmek onun görevidir… Ama ne düşüneceğini ve nasıl düşüneceğini öğretebiliriz. Bu da duygu dünyamızı ve yargılarımızı etkiler… İnsanın kendini işleyerek şekillendirmesi böyle mümkün olur. Kendi haline bırakılmış karambol içinde bir zihin işimize yaramaz. Kendisini derleyip toplamamız; rastgele düşünmek, ezbere hareket etmek yerine sakince değerlendirme yapmak için zihnimize alan açmamız gerekir ki özellikle yargılama ve önyargılı davranma tuzağına düşeyazdığımız zamanlarda bunu fark edelim ve iradeli bir şekilde buna “dur” diyelim.
  1. Başkasıyla değil, kendinizle ilgilenin

“Herkes evinin önünü süpürse, bütün sokak tertemiz olur…” Karşı komşunun kapısının önünün ne kadar pis olduğu ya da bizimkinden kat be kat temiz olduğu kimin umurunda… Bizi ilgilendiren kapımızın önü olmalı yani o anda yapmamız gereken iş her ne ise işte o… Bizim bu hayatta bir yerimiz ve karşılığımız var ise diğer tüm varlıkların da var… O nedenle kimseyi yargılamadan, kimseye önyargı ile yaklaşmadan kendi varoluşumuzu ve varoluşumuzun katmanlarını düzenlemek, yapacağımız ve yapmak istediğimiz işlere odaklanmak bizi merkezimizde tutar. Kendi işimize odaklanıp fikir alış verişi ve güzel duyguların alışverişi için iletişim halinde olur, spekülasyona ve önyargıya izin vermezsek hafifliği ve özgürlüğü hissederiz…
İnceleme Önerisi:

Peki ama nasıl?

Peki bu beş kuralı uygulamak, kendi kendimizin öğretmeni olmak için neler yapabiliriz? Elbette öncelikli önerim yine yoga ve meditasyon temelli uygulamalar… Başta dediğimiz gibi, mesele kendilik işçiliği yani kişinin kendi üzerinde yaşam boyu çalışmalar yapması çok ama çok gerekli. Özümüze yaklaşmak, kendimizi keşfetmek bizi yargılardan ve önyargılardan kurtarıp özgürleştirecektir. İşe, en basitinden başlayın: Nefesinize yaklaşın. Nefesiniz sizle konuşur… Bunu önemseyin. Alıp verdiğiniz ve/veya tuttuğunuz nefes size duygu dünyanız ve zihinsel süreçlerinizle ilgili bir şeyler söyler. Nefesinizle tanıştıktan sonra onunla oyunlar oynamaya başlayın. Pranayama çalışmaları yani yoga temelli nefes uygulamaları sinir sisteminizi regüle eder. Zihni berraklaştırır. Sizi sakin ve meditatif bir zihne hazırlar.
Okuma Önerisi: Nefesiniz Doğru mu?
Bunu nefes farkındalığı meditasyonları takip etsin. Her gün düzenli olarak, önce 15-20 dakika ile başlayıp yarım saate çıkarabilirsiniz; Mindfulness temelli nefes farkındalığı çalışmaları yapın. Nefesinizi fark edin. Bu sizi, size yaklaştırır.
Okuma Önerisi: Nefesinizi Nasıl Alırsınız?
Okuma Önerisi: Mindfulness İşbaşında
Bunların akabinde, zihinsel süreçlerinizi meditasyon sırasında boşlukta, nefes takibi aşamaları sonrası izleyin. Ama burada kilit konu nedir? Elbette düşüncelerin peşinden koşmamak, hikayeler uydurmamak, kendi kendinizle diyaloğa girmemek. Sadece zihninizin bir gözlemcisi, izleyicisi olun. Kendiniz dahil kimseyi yargılamayın. İşte bu her gün düzenli pratik edildiğinde düşünce sisteminizde, önyargı reflekslerinizde müthiş bir değişimin önünü açar. Sizi sakin ve hoşgörülü bir alana davet eder. Bütün bu hikaye, duygu ve düşüncelerin bastırılıp disiplin altına alınması anlamına gelmemeli.
Uygulama Önerisi: Yoga ve Meditasyon Videoları
Bu çalışmalar size zihinsel süreçlerinizi görmeyi ve duygularınızı, önyargılı davranmanızı tetikleyen etmenleri gösterir. Bunları görmek ise “anlama” ulaşmanızı sağlar. Duygu ve düşüncelerimizi bir zemine oturtmak, anlamlandırmak da bize hizmet etmeyen, zaman zaman koşullanmış, eskilerden kalmış ezbere tutumlardan kurtulmamızı söyler. Öyle de olur. Fark ederiz ve bir süre sonra bize hizmet etmediklerine ikna olduğumuz zararlı düşünce ve tutumları bir kenara bırakırız. Bunun da yolu kabul etmekten geçer: “Bu konuda gereksiz, ezbere, eskiden kalma bir alışkanlıkla aşırı tepki gösteriyorum… Nedenlerini araştırıp bulacağım.” dediğimiz vakit zaten süreç başlar.
İnceleme Önerisi:
Tüm bunlar için yâni kendimize açılan kapılardan gönül rahatlığıyla geçebilmek için iç dünyamıza yaklaşma çalışmalarına özenle devam edelim. Bu uygulamalar sayesinde önyargılarla kendimizi etiketlemeden potansiyelimizi de keşfettiğimizi görürüz. Bu da kendimizle barışık olmamızı sağlar. Kendimiz ile barışık olmak demek, insanlarla zihnimizde kavga etmemek, onları yargılamamak demektir. Bunun süregiden, tutarlı bir davranışa dönüşmesi, içimize işlemesi içinse yoga, meditasyon gibi çalışmaları düzenli yapmak, edebiyat ve sinema ile haşır neşir olmak çok ama çok destekleyici. Denemeye değer…  

Nilüfer Eyiişleyen

yogabiz.pro

Bloga dön