Stresslaxing Ne Demek?

Stresslaxing Ne Demek?

 Dil gelişen, büyüyen, kapsayan, değişen, canlı ve büyülü bir organizma adeta. Yaşam değiştikçe, kavramları birleştirip, yeni kavramlar yaratıyoruz. Yarattığımız yeni kavramlar yan yana geldiğinde bambaşka tanımlar doğuyor. Hayat dili değiştirirken, dil de hayatı değiştiriyor. Teknik bir terim bazen gündelik yaşamda yerini buluyor. Bir alanda üretilmiş bir kavram bambaşka bir alanda yeni baştan hayat buluyor. İnsanlık kendi macerasında devamlı yeni deneyimlerle yüz yüze geliyor, her dönem kendi hayat biçimini nasıl yaratıyorsa, bu hayat biçimi de kendi dilini oluşturuyor. Sokak dilinden, akademik dile, gündelik dilden edebiyat diline tüm katmanlarıyla dil değişerek zenginleşiyor. İşte dilin bu hareketli yolculuğu karşımıza zaman zaman öyle yeni kavramlar çıkarıyor ki, şaşırıyoruz. Şaşırıyoruz çünkü böyle bir şeyin sadece bizim başımıza geldiğini zannederken bir de bakıyoruz ki, hayır, yeni bir kavram çıkacak kadar yaygın bir hismiş meğerse. Bu kavramlardan biri ise “Stresslaxing”. Anlamı:
Stres yaratan işler üstünde çalışmayıp, rahatlamaya ve gevşemeye vakit ayırdığınız için daha fazla stres hissetmek.
Biliyorum, biliyorum, bu hepimizin hikayesi! Aramızdan kaçımız bize stresli hissettiren işlerinden kurtulmak için bir an önce onları yapıp kurtulma ya da kendini söz konusu işlere yönelik hazırlıklı olmak için çalışma yoluna gitmiştir? Çok kaba bir genelleme yapmak gerekirse, pek çok kişi, belirli bir işe yönelik kendini stresli hissettiğinde genelde işi erteleme, son dakikaya bırakma eğilimindedir. Bir de tabii günümüzde yaygın olan ve önerilen tavır da strese karşı kendimizi koruma altına almamız, kendimizi yapmadığımız ya da yapamadığımız işler için suçlamayı bırakmamız, kendimizi olduğumuz gibi kabul etmemiz.
Okuma Önerisi: Verimli Olmak Ne Demek?
Great Loom Blog yazılarına da bakarsanız bu minvalde onlarca yazı bulabilirsiniz. Günümüzün hareketli, tempolu, başarı ve kariyer odaklı yaşam akışı içinde bu tür öneriler çok kıymetli ve önemli. Diğer taraftan da acaba “Kendini olduğu gibi kabul et”, “Kendini akışa bırak” gibi öneriler bizi biraz yapabilme gücümüzden uzaklaştırıyor mu? Ne dersiniz? İster çakra sistemine göre düşünün, ister Taoist beş element teorisine göre, isterseniz de insana modern psikoloji perspektifinden yaklaşın bir işe, bir amaca, bir hedefe yönelik kendimizi harekete geçmeye muktedir görmek, hedefe ulaşmak için planlar, stratejiler yapmak, bu doğrultuda irade ve disiplinle hedefe doğru ilerlemek ve sonuca ulaşmak bizim sistemimiz için gerekli. Bizlerin kendimizi güvende hissedip, rahatlamaya, kabul görmeye derinden ihtiyacımız olduğu gibi hem kendimize hem de dış dünyaya karşı kendimizi ispat etmeye, sesimize yer açmaya da ihtiyacımız var. Hayat engebelerle, zorluklarla, iniş çıkışlarla dolu; kendi çizdiğimiz yolda yürüsek bile… Çok sevdiğimiz, tutkuyla bağlı olduğumuz bir işi yaparken çalışmaktan, üretmekten zevk alacağımız anların yanı sıra zorlandığımız, tökezlediğimiz, kendimizi stres altında hissedeceğimiz anlar da olacaktır. Kendimizi zaman zaman stresli hissetmemiz, zorlanmamız, ezberimizin bozulması, tökezleyip şaşırmamız sinir sistemimiz için çok önemli.
Uygulama Önerisi: Tibet'in Gençlik Pınarı Serisi
Böyle anlarda sistemimizi yenileyip, canlandırabiliyoruz aslında. Diğer türlü, her şey, sınırlarımızı zorlamayacak şekilde hep bildiğimiz gibi ilerlediğinde sadece gündelik hayatımız değil, fiziksel ve zihinsel olarak da bir monotonluğa kendimizi teslim etmiş oluyoruz. “Peki stresli anlarda kendimizi rahatlatmaya çalışmak neden ek bir strese sebep olsun ki?” diye sorabilirsiniz. “Stresliyken kendimizi rahatlamaya çalışmanın neyi kötü?” Neden biliyor musunuz? Derinlerde bir yerde sistemimiz şunu biliyor: Öyle ya da böyle bu işi yapmak zorundasın. Zorunluluğun ötesinde yapmaya ihtiyaç da duyuyorsun. O zorluk içinden geç ki, güçlenebilesin. Sistemimiz işte bunu içten içe biliyor.
Yapılması gereken işleri yapmak, dikkati yapılacak işte tutmak yerine, odağı kendimize yöneltmeyi sistemimiz stres olarak yaşıyor.
Aslında belki inanılması zor gelecek ama bir işe karşı stresli hissediyorsak bizi rahatlatacak en iyi şey söz konusu iş üstünde çalışmak. Bunu pek çoğumuz deneyimlemiştir; bir işe başlamayı durmadan erteleriz, erteleriz, artık erteleyemeyecek bir zamana geldiğimizde çalışmaya başlarız ve bir de ne görelim, hiçbir şey gözümüzde büyüttüğümüz gibi değildir; hatta çalışmaktan zevk almaya bile başlamışızdır.
İnceleme Önerisi: Yoga pratiğinizin en yakın dostu
Gerek sosyal sorumluluklarımıza gerekse iş hayatımıza bakarken devamlı zevk almayı ön plana alırsak kaçınma ve erteleme alışkanlıklarımızı körüklemiş olabiliriz. Çünkü hayatın her alanı zevki, eğlenceyi, rahatlığı barındırmayabilir. Çalışmamız gereken ve kendimizi stresli hissettiğimiz anlarımızda kendimizi şunları hatırlatabiliriz: -Geçecek, -Ne özel hayatın ne de iş hayatın zorlanma ve güçlüklerden ibaret değil, -İçimdeki rahatsızlık hissi, benim rehberim. -İçimdeki rahatsızlık hissi, işime odaklandığımda geçecek. -Hayatın bu anında bana iyi gelecek şey, elimdeki işe odaklanmam olacak. - İçimdeki yang enerji kendini göstermek istiyor. Hayatın değişmez bir yin ve yang dengesi var. Dinlenmenin ve çalışmanın… Üretmenin ve kendini nadasa bırakmanın… Hoş anların ve zorlu süreçlerin… Bilmenin ve öğrenmenin…
Aklınıza gelebilecek her türlü kavram, eylem, düşünce yin ve yang dengesi içinde ilerler.
Günümüzün çok çalışan, devamlı kendini ispat etmesi gereken insanlığının elbette öz şefkate, dinlenmeye, kendini bırakmaya ve olduğu gibi kabul etmeye çok ihtiyacı var. Öbür taraftan içimizdeki yang enerjiyi onurlandırmaya, kendimizi muktedir ve güçlü hissetmeye de ihtiyacımız var. Kendimizi güçlü ve muktedir hissetmenin yolu da aslında zaman zaman zorlu süreçlerin içinde bulunmaktan ve bu süreçleri deneyimlemekten geçiyor. Böyle süreçler yaşarken dikkatimizi normalde bize zevk veren ve bizi rahatlatan aktivitelere yöneltmektense, yumuşak ve kararlı bir tavırla yaptığımız işte odaklanmak stresle en iyi başa çıkma yöntemi olacaktır. Kendini akışa bırakmak ve hayatımız üstünde kontrol sahibi olmak en temel yin yang dengesi değil mi aslında?  

Çağla Güngör

Yin Yoga ve Mindfulness Öğretmeni

Bloga dön