Kalp Çakrası - Anahata

Kalp Çakrası - Anahata

Dördüncü Çakra yani Kalp Çakranıza hoş geldiniz. Burası sevmenin, şefkatin, merhametin, affetmenin, bağ kurabilmenin, öz sevginin, öz şefkatin, başkalarını kabul etmenin bölgesidir. Anahata olarak da bilinen Kalp Çakrasının gelişim çağı dört yaş ile yedi yaşına kadardır. Bedende göğsün ortasında bulunur. Fiziksel bedende kalp, akciğerler, timüs bezi, göğüs kafesi kemiğini yönetir. Bağışıklık sistemi ile direkt ilişkidedir. Yaşamsal alanda ise görevi bizlere hayatla, başkalarıyla karşılıklı, sağlıklı, sevgi ve şefkat dolu ilişkiler kurabilmeyi “ben”den “biz”e ulaşmayı öğretmektir. Kalp Çakrasının rengi pembe veya yeşildir. Gelin hepimizi kalpten bağlayan bu çakraya yakından bakalım. İlk üç çakra, yani Kök Çakra, Sakral Çakra ve Karın Çakrası temel ihtiyaçlarımızı, dürtülerimizi ve öz benliğimizi keşfetmemizle ilgiliydi.  
Okuma Önerileri: Çakra Nedir?  KÖK ÇAKRA – Muladhara SAKRAL ÇAKRA – Svadhisthana KARIN ÇAKRASI (SOLAR PLEKSUS) – Manipura
  Alt çakralarda kendimize bakmayı, duygularımızı, isteklerimizi, arzularımızı anlamlandırmayı, zevklerimiz ve sorumluluklarımız arasında denge kurmayı öğrendik; kendimizi adeta inşaa ettik. Bu çakralar kendimizle ilgili olanı, kendi yolumuzu keşfettiğimiz çakralardır. Bu çakralarda başrollerde biz varız. Dünya adeta bizim etrafımızda döner. Benim ihtiyaçlarım, benim arzularım, benim yapabilme gücüm… Kalp Çakrası alana geldiğimizde ise görüş alanımıza artık başka insanlar girer. Tıpkı bizim gibi ihtiyaçları, arzuları, egosu olan insanlar. Kalp Çakrası işte bu insanlarla kendi ihtiyaçlarımız, arzularımız ve egomuz dışında “sevgi” yoluyla bağ kurabilmek, karşımızdakinin isteklerine, arzularına, ihtiyaçlarına içtenlikle, gönülden karşılık verebilmektir. Kalp Çakrası bize sevgi dolu bir evren hediye eder. Sevgi hayatta kalabilmek için tıpkı hava, oksijen gibi temel ihtiyaçlarımızdan biridir. Kalp Çakrasının elementi havadır. Yapılan araştırmalar tüm bakım ve temel ihtiyaçlarının eksiksiz ve tam zamanında giderilen yeni doğanların sevgi, sabır ve şefkat görmedikleri takdirde, beyinsel işleyişlerinde yaşıtlarına göre geride kaldıkları, davranışsal bozuklukları olduğu, konuşma, kendilerini ifade etme, sağlıklı sınır koyma konularında zorluk yaşadıklarını gösteriyor.
İnsan beyni, duygusal ilgi ve bilişsel uyaranlardan yoksun bir ortamda normal, sağlıklı bir biçimde gelişemez. Yaşadığımız ortamın duygusal karakterinin, kimliğimizin biçimlenmesinde derin bir etkisi vardır. Sevgi dolu, şefkatli, merhametli bir ortamda büyüyen biri için sevgiyi alabilmek ve sevgiyi verebilmek hayatın çok doğal akışı içinde gerçekleşir. Sevgisiz, şefkatsiz, çok sert disiplinli bir ortamda büyüyen birinin ise sevebilmeyi ve sevilmeye izin vermeyi öğrenmesi gereklidir.
Yeme, içme, barınma gibi temel ihtiyaçlarımızın ötesinde ve dışında sevgiye, şefkate, birileri için önemli ve anlamlı olduğumuzu bilmeye ihtiyacımız var. Hayatımızın ilk dönemlerinde birileri tarafında koşulsuz sevildiğimizi ve kabul edildiğimizi bilmek, daha da önemlisi hissetmek yetişkinlik dönemlerimizde öz sevgi ve öz şefkat geliştirebilmek, kendimizi kabul edebilmek için çok önemli. Kalp Çakrası birinci Kök Çakradan en üstte bulunan Tepe Çakrasına doğru ilerlediğimizde dördüncü çakra olarak karşımıza çıkıyor. İlk üç çakrada, bedenimizin ihtiyaçları ile uyumlu bir hale gelmeyi, hislerimizin ve duygularımızın akışına suçluluk duymadan izin vermeyi ve kendimizi sakin ve istikrarlı bir irade ile desteklemeyi öğreniriz. Tüm bu süreçler, tecrübeler bizi çok önemli bir alana, sevgi dolu sağlıklı ilişkiler kurabileceğimiz bir alana taşır. Bir bebek, bir küçük çocuk sevgi kaynağı olabilir. Ailesine, etrafındakilere neşe, mutluluk, huzur verebilir. Ama bu yaşlardaki bir bireyin ilişkisel anlamda sevebilmesi imkansızdır. Erken dönemlerimizde fizyolojik, anatomik yapımız gereği “dışarıya” bağımlıyızdır. Devamlı kendi merkezimizde kalıp, karşımızdakinin ihtiyaçlarını hiç fark etmeden devamlı istemek bu dönem için kaçınılmaz ve doğal olandır. Bebekler ya da iki, üç yaşındaki çocuklar yaşıtlarıyla oyun oynayamazlar. Oyunların bir büyük tarafından yönetilmesi gerekir. Dört yaşımıza doğru, karşımızdakini fark etmeye başlarız. Dilde ve anlamada yetkinliğimiz artmıştır. Ailemiz dışında hayatımıza giren insan sayısı fazlalaşır. O güne kadar alışkın olduğumuz şey, çevremizde sınırlı sayıda insan olması, o insanlar tarafından ihtiyaçlarımızın giderilmesi olmasına rağmen artık ihtiyaçlarımızın giderilmesi dışında da insanlarla bir araya gelmeye başlarız. Ve işte o insanların bazıları diğerlerine göre bizim için daha önemlidir. Bazı insanlar bizi mutlu ederler. Neşemizi yerine getirirler. Bazı insanların yanında güvenli hissederiz. Onlarla sohbet etmekten hoşlanırız. Kişinin ihtiyaçlarının dışına çıkıp başkalarıyla memnuniyet, neşe, sıcaklık, uyum hisleriyle bağ kurabilmesi sevgi ilişkisini kurması demektir. Yuvada ya da oyun parkında gördüğümüzde sevinçten deliye döndüğümüz, çığlık atarak ona doğru koşturduğumuz, parkta göremediğimizde ağladığımız arkadaşlarımız bizim bağ kurmayı öğrenmede çok sağlıklı bir yolda olduğumuzu gösterir. Sevgi dolu bağ kurabilmek yetişkinliğe doğru attığımız ilk adımlardır.

Sevmenin Anatomisi

Birini sevebilmek için “kendimizin” dışına çıkabilmeye hazır olmak gereklidir. Kişinin kendi ihtiyaçlarına saplanıp kalması karşımızdakini idrak edebilmesini engeller. Sağlıklı bir kalp çakrası kimi seveceğimizi sorunsuzca bize işaret eder. Kalbimize neyin iyi geleceğini adeta içgüdüsel olarak bilir. Gerçek bir sevgi ilişkisinde “ben” in ötesinde “biz” vardır. “Ben” de takılıp kalmak “biz” olmayı imkansız hale getirir. Bazen de alt çakralarda özellikle kendi duygularımız ile bağ kurduğumuz Sakral Çakramız yetersiz çalıştığında kişi kendi duygu, istek ve arzularından o kadar habersizdir ki “kalbi” kime gideceğini tam olarak bilemez, bu konuda sağlıklı kararlar veremez.
Okuma önerisi: KARIN ÇAKRASI (SOLAR PLEKSUS) – Manipura
Sevmeye ve sevilmeye açık ve hazır olmak pek çoğumuz için kendiliğinden, doğal bir biçimde ortaya çıkan süreçler değil maalesef. Bunun gerçekleşebilmesi için kişinin kendisini kabul etmesi, öz saygısının gelişmiş olması, insanlarla ihtiyaçları dışında bir yerde buluşmaya hazır olması gereklidir. Ayrıca karşımızdakini olduğu gibi kabul etmek, beklentisiz ve ajandasız sevgisini sunabilmek ve ondan gelecek sevgiyi de kolaylıkla kabul edebilmek sağlıklı çalışan Kalp Çakrasına işarettir. Sağlıklı bir Kalp Çakrası sevgi ilişkilerinde alma ve verme arasında kurduğumuz ferah bir dengedir. Bu dengeyi kurabilmek için sağlıklı sınırlar koyabilmeyi öğrenmek çok önemli.

Sağlıklı Sınırlar

Kişinin kendi alanına, kendi iç bütünlüğüne, kendi ihtiyaçlarına sahip çıkması, onları koruması, kendini hayata ve başkalarına açarken gözetmesi gereken alanlardır. Sevmek ve sevilebilmek için kendini yok saymak, tamamen karşısındakine odaklanmak, karşısındakinin içinde kaybolmak insanın kendine yapacağı bir sabotaj gibidir. Bir sevme ilişkisinde sağlıklı, esnek, ilişkinin dönemlerine göre esneyen, içerik değiştiren “sınırlar” alma verme dengesinin temel taşıdır. “Kendi sınırımı koruyorum, senin sınırını anlıyorum, saygı duyuyorum, kabul ediyorum” diyebildiğimizde ilişkinin iç dinamiği kendiliğinden oluşmaya başlar. “Sınırlar” sıkıcı bir bürokrasiyi değil, derinlikli bir ilişki kurma azmini ve arzusunu ifade eder. Sınırlarında esnek olmamak, sınırlarını karşısındakine sert bir biçimde dayatmak, karşısındakini kaybedeceğinden korktuğu için sınırlarını yok saymak güçlü ve dengede çalışmayan bir Kalp Çakrasına işaret eder. İlişki ister dostluk, ister romantik bir ilişki olsun ya da iş ilişkisi, çerçeve ve sınırlar sağlıklı bağ kurmanın temelini oluştur. Bir başkasını kabul etmek, onunla bağ kurmak aslında onun sınırlarını, o sınırları koymasına neden olan hayat hikayesine şefkat duymaktır. Ortada bir sınır varsa orada bir hikaye var demektir. Biz karşımızdakinin sınırlarını kabul ettiğimizde aslında o hikayeyi de kabul etmiş, o hikayede gelişmiş duygulara şefkat göstermiş oluruz. Ve başa dönmemiz gerekirse Kalp Çakrası sevgi, şefkat, merhamet, başkalarını kabul edebilme, yargılamamanın çakrasıydı. Sağlıklı bir ilişki karşımızdakine sadece güzelliği, zekası, neşesi, nüktedanlığı ile değil, sınırları ve her türlü duygusu ile de kalbimizde yer açmaktır.

Evrensel Sevgi

Doğu öğretilerinde kişiler arası sevgi dışında evrensel sevgiye inanılır. Tıpkı bizler hava ile sarılı idiysek ve nasıl bu havayı göremiyorsak, Doğu anlayışında da tüm insanlığın sevgi ve şefkat ile bağlı olduğuna inanılır. Sevgimizi, ailemiz dostlarımız ve romantik ilişkide olduğumuz insanlar dışına genişletmek, hiç tanımadığımız insanlara cömertçe şefkatimizi, iyi niyetimizi ve sevgimizi sunabilmek kadim Doğu yaşam kurallarının temelidir. Çok eski meditasyon teknikleri olan Şefkat ve Toglen Meditasyonları tüm evrene sevgini açmakla ve sunmakla ilgilidir. Tanıdığın, tanımadığın tüm insanlara ve hatta düşmanlarına sevgi ve şefkat sunmak, onların ıstırabını paylaşmaya hazır ve gönüllü olmak kalbimizi gündelik hayatın hay huyundan sıyrılıp kendimizi daha yüce amaçlara hazırlamak için geçtiğimiz bir kapıdır. Kalp Çakrasının gölgeli duygusu yastır. Yas tutmak, içinde ıstırap barındırmak insanlık olarak ortak noktamız. Her birimizin yaşam yolculuğu önümüze farklı farklı acılar, üzüntüler, yas ve ıstırabı getiriyor. Her birimizin tüm bu duygularla başa çıkma stratejilerimiz farklı farklı… Şefkat ve Tonglen Meditasyon tekniklerinde karşımızdaki kişi canımızı yakmış olsa bile ondaki ıstıraba ve yas haline saygı ve şefkat duyma pratiklerini öğretir bize. Kalp Çakrası Çakra Sisteminde bir geçiş kapısı olarak kabul edilir. Gündelik hayatla ilgili olan alt çakralarla, soyut ve spritüel olan üstü çakraları birbirine sevgi ve şefkat bağlar.

Kalp Çakrasına İyi Gelecek Egzersizler

  • Nefes çalışmaları
  • Şefkat ve Toglen meditasyonları
  • Hediye alma ve verme
  • Sınırlar konusunda çalışmak
  • Omuzlar, göğüs kafesi, kollar, kürek kemiklerini kapsayan yoga hareketleri

Kalp Çakrasının:

Rengi: Pembe ya da Yeşil Duyusu: Dokunma Şifa Kristali: Rose Kuvars, Yeşil Aventurin Gölgeli Duygusu: Yas İfadesi: Sevmek ve sevilmek istiyorum
 

Çağla Güngör

yogabiz.pro

Bloga dön